“Alaçatı değil Paraçatı“
Yazın son günlerine yaklaşırken bayram tatilinden önceki o son boşluğumu fırsat bilerek bir Çeşme-Bodrum turuna çıktım. Tatilime büyük bir heyecanla Alaçatı'dan başladım. Sezon açıldığından beri instagram başta olmak üzere tüm sosyal mecralarda ne de olsa o fotoğraf çekilecek köşeleri, dekorları, duvarları görüyor, happy hourlarda dans edenleri, ünlü DJ’leri dinlemeye gelen ünlüleri seyrediyorduk. Herkesin Alaçatı’da keyfi yerinde, tüm mekanlar tıklım tıklım. Mekan sahibi mutlu, işletmeci mutlu, tatilci mutlu… Peki gerçekten öyle miydi? Alaçatı her gün günlük güneşlik mi dersiniz?
"Mekan sahibi ne yapsın?"
Mesleğim dolayısıyla mekan sahipleriyle sık sık diyalogda olan biri olarak söylüyorum; birçok işletmede işler hiç de öyle göründüğü gibi değil. Sosyal medyanın neşeli hallerine kanıyor, resmin tamamını göremeden herkesin eller havaya eğlendiğini zannediyoruz. Fakat görünen ve görünenin arkasındaki fark git gide artıyor. Sizce her şey muhteşemmiş gibi görünürken madalyonun iç yüzünde neden bu denli dalgalanmalar yaşanıyor? Ben kendi nezdimde fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
*Ülke ekonomisinin mekanlara ve tatilcilere etkisi :
4 kişilik bir
-GELECEĞİN SİNEMACILARI ÇOCUKLAR-
Sizlere Çocuk Sinemacıları Festivali ve Çocuk Sinema Okulu'ndan bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz haftalarda "Dünya Sinemacılar Günü" etkinlikleri kapsamında 1 Hafta süresince beyaz perdede çocuklar vardı. Hepimiz için unutulmaz olan filmleri büyük emekler vererek çektiler ve bu filmler izleyicilerle buluştu. Özel gösterimde izleyici ile buluşan 4 filmin galasına ünlü isimler de destek vererek çocuklarla birlikte filmlerini izledi.
*****
Bu duyarlılık gerçekten çok önemli. Çocuklar geleceğimizin de Türk sinemasının da mimarları olacak. Daha küçük yaşlarda yapılan bu yatırımlar ileride Türk sinemasında büyük farklındalıklar yaratacak buna eminim. Bizlerin de farklı bakış açısı ve vizyonlara ihtiyacımız var. Bunları çocuklara daha yolun başındayken aşılamak, tecrübe ve yeni bir bakış açısı kazandırmak gerçejten takdire şayan bir proje...
Bahsettiğim festivalde Çocukların Gözünden Vizontele ile başlayan festival Hababam Sınıfı, Akran Zorbalığı Filmleri ve Yumurcağın Tatlı Rüyaları ile devam etti.
Emre Turan’lı, Esra Özge Aktürk ve Varol Yaşaroğlu’nun yapımcılığını yürüttüğü Çocuk Sinema Okulu’nda:
bang. Prix 2019 – Bilinmezin verdiği haz!
Geçtiğimiz gün Studio-X İstanbul’da bang. Prix 2019 dijital sanatlar sergisinin açılışına katılma fırsatı buldum. Eserlerin sanatçılarıyla ve bang. Prix Küratörü Esra Özkan’ın anlatımıyla farklı bir yolculuğa çıktık. Hayal edileni, bazen hayal bile edilemeyen uçsuz bucaksız bir bilinmezi hep beraber dolaştık. Başarılı küratör Esra Özkan, bu yolculukta kendimizi bir webpedin içerisinde bulacağımızı söyledi. Ve dahasını ekledi bu dijital dünya belki de geleceğin kehanetiydi.
Heyecanlı değil mi? Bilinmez kadar, bildiklerimizi yorumlatma biçimi de heyecan verici. Dijital dünyada kaybolduğumuz bu günlerde, geleceğin kehaneti sizleri de korkutmuyor mu? Bu kehanetin canavarı olan “teknoloji” değil mi sizce de? Ve bu canavar neyle besleniyor ki?
*****
-zaman ve anlar arasındaki belirsiz ve görünmez ilişki-
Ben tüm bunları düşünür ve filtre kahvemi yudumlarken gazeteci ve sanatçı arkadaşlarımızla beraber “11 Dijital Canavarı” keşfe çıkmıştık bile.
İlk olarak kendimi yaratık rolüne büründüğüm bir simülasyonun içerisinde, Maslak semtinin tam ortasında buldum. Yeşilden tamamen soyutlanmış, kentsel dönüşemeyecek kadar sıkışmış, yatay
İlkler özeldir, ilkler unutulmazdır. Benim için de gazetecilikle tanıştığım, meslek hayatına merhaba dediğim Milliyet Gazetesi ve Milliyet.com.tr unutulmaz ve çok kıymetli. İlk göz ağrım olan Milliyet'le gazeteciliğe başlamış olmam bu uzun yolculukta benim için her zaman büyük bir şans ve farklı bir vizyon oldu...
Daha yolun başında olduğum gazeteclik hayatımda yaptığım ilk haberde, deşifre ettiğim ilk röportajda, editörlüğünü yaptığım dergilerde, yer aldığım organizasyonlarda ve daha fazlasında Milliyet'in başlangıç noktam olması ve bana kattığı disiplinle harmanlanan tecrübenin önemi büyüktür. Ve şimdi başlangıç noktasına dönüp Milliyet.com.tr'nin en keyifli köşesi Pembenar'da yazılarımı sizlerle paylaşıyorum.
Beg diyor ki; bu köşede hayattan olan,farklı olan, yeni olan, merak edilen, izlenmesi gereken, mutlaka gidilip görülmesi gereken, hayata renk katan, gece hayatından, eğlence sektörüne, en mekanlardan gizli kalmış köşelere, bu köşelerdeki dedikodulardan, yeni açılan sergilere, vizyona yeni girecek filmlerden, gala dedikodularına, tiyatro oyunlarından en keyifli eventlere kadar her şey olacak.
Yaşayan bir köşe, yerinde duramayan bir beg ve beraber keşfedeceğimiz