YazarlarBarış ve uzlaşma

Barış ve uzlaşma

06.04.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Barış ve uzlaşma

Barış ve uzlaşma

Altan Öymen

ALPASLAN Türkeş'e Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve MHP mensuplarına başsağlığı dileriz.
Uzun süreli parti liderlerinin, bir, siyasal hayatlarının kronolojisi vardır, bir de o kronolojinin son dönemlerinde yaptıkları ve söyledikleri.. İkisi de önemlidir. Ama, son yaptıkları ve söyledikleri çok daha önemlidir. Çünkü bunlar, geçirdikleri bir çok tecrübenin içinde oluşmuş bir "nihai sentez" niteliğini taşır.
Şu bellidir: Türkeş'in o son sentezindeki en önemli yeri artık, partiler arasında barış ve uzlaşma hedefi almıştı. Bu, en az birkaç yıldanberi, özellikle vurguladığı hedefti. Geçmişteki sağ - sol mücadelelerinin en katı cephelerinden biri olarak ortaya çıkmış olan partisini, "merkez sağ"daki bir bütünleşmenin yapıcı unsuru haline getirmeye çalışıyordu. Ama bunu yaparken, soldaki partilerle de diyalog ve dostluk içinde kalmaya özen gösteriyordu.
(Aslında Türkeş, o yolu, 1977'de de denediğini hep söylemiştir. O da ayrı bir tarihi tartışma konusudur.)
Bunda güçlükleri vardı: Her partinin tabanında, geçmişin etkisiyle alışılmış tavırlar yerleşmiştir. Bunları birdenbire değiştirmek kolay değildir. Ama Türkeş, bunu başarmak için elinden geleni yapmakta kararlı görünüyordu.
1995 seçimlerinde partisini Meclis'e sokabilseydi, merkez sağdaki dağınıklığın giderilmesine önemli katkılarda bulunabilecekti. Buna, başka hiçbir demokratik ülkede görülmemiş ölçüde yüksek olan "yüzde 10"luk baraj engel oldu. Aldığı 2 milyon 300 bin oy (yüzde 8.2) bunu sağlayamadı. Başka partilerin (en başta Refah Partisi'nin) yararına işleyip, onların milletvekili sayısını artırdı.
1991'de Türkeş, o barajı aşma yolunu, Refah Partisi'yle ittifak kurmakta bulmuştu. Ama bundan çok rahatsız olmuştu. Seçim sırasındaki bir görüşmemizde "Bizi böyle hülle usullerine mahkum ediyorlar" diye uzun uzun dert yanışı hep hatırımdadır. Seçimden hemen sonra ayrıldığı o ittifaka, 1995 seçimlerinde bir kere daha yönelmek istemedi. Seçime partisini tek başına soktu. Onda da umduğu noktaya varamadı.
* * *
EVET, Türkeş, Meclis'te olsa, veya önümüzdeki seçimde oluşacak yeni Meclis'e girmeye ömrü yetse, özellikle "son sentez"indeki barışçı ve uzlaştırıcı politikalarıyla, siyasal hayatımıza daha da olumlu katkılarda bulunacaktı. Dileriz, şimdi partisi, onun görevini devralacak olan kadroların yönetiminde, aynı hedeflerin takipçisi olur. Eski ve acılarla dolu mücadele dönemlerinden kalan alışkanlıkların özellikle gençlerimiz arasındaki etkilerine set çekme çabasını sürdürür. Bu, belli ki, onlara artık, Türkeş'in bir vasiyeti gibidir.
Tüm parti liderleri gibi Alpaslan Türkeş'in de, 35 yıllık liderlik hayatında, ona kesin olarak inanmış yandaşları da vardı, ona kesin olarak karşı çıkmış olanlar da.. Ama şimdi, bakınız, ailesine ve partisine içtenlikle başsağlığı dilemeye gidenler arasında, yandaşları kadar karşıtları da vardır. Bu, 50 yıllık demokratik hayatımızın pek çok deneyiminden sonra, "barış ve uzlaşma" gereğinin gitgide daha geniş bir kabul gördüğünün işaretidir. Dileriz, bunu henüz içlerine sindirememiş olanlar da, o noktaya varmakta, daha fazla gecikmez.

Yazara Emailoymen@milliyet.com.tr