Bahar bayramları birbiri ardına kutlanıyor. Ortak noktaları neşe. Rengarenk yumurtaları gözleri şenlendirirken, birbirinden güzel çörekler, pastalar sofraları süslüyor. Pastane vitrinleri çikolatadan, şekerden yapılmış rengarenk yumurtalarla doluyor.
Paskalya Hristiyan dünyasının en renkli bayramlarından. Hazreti İsa’nın çarmıha gerildikten sonra yeniden dirilişinin kutlandığı bu bayramın en tipik simgesi ise yumurta. Aslında, yumurtanın sembolizmi, tüm bahar bayramlarında karşımıza çıkar; yumurta, hayatı ve yeniden doğuşun simgesi olarak tabiatın yeniden canlandığı bahara çok yakışır. Paskalyadan önceki uzun perhiz döneminde, her türlü hayvansal gıda yemek yasak olduğundan perhizin bitmesiyle Paskalya Bayramı’nda yumurta, et, süt, peynir gibi yiyecekler sofraya bol bol geliyor. Gene bu nedenle pek çok ülkede tıpkı bizim Kurban Bayramı gibi bayram yemeği kuzu oluyor. Osmanlı döneminde Hıdırellez’den önce kuzu yenilmez, baharın ilk kuzu yemeği Hıdırellez günü yenirmiş.
Sakız-mahlep uyumu
Bu tür gelenekler tüm bahar bayramlarının ortak özelliği. Mevsimin ilk taze peynirleri de Paskalya lezzetleri arasında yer alıyor, Nevruz’da olduğu gibi yeşillikler boy gösteriyor; sofrada bol bol bahar yeşillikleri, ıspanak, pazı, taze bezelye gibi yeşil sebzeler yer alıyor. Hatta Fransa’nın güneyinde Provence bölgesinde ve İtalya’da Sicilya gibi yerlerde tıpkı Nevruz’daki gibi sofrada yeşillik olsun diye buğday çimlendirme âdeti de var. Hepsi birleşince rengârenk yumurtaların süslediği sofralarda hâkim renkler sarı, beyaz ve yeşil; tıpkı Paskalya ile özdeşleşen nergis çiçeği gibi. Söylemeye bile gerek yok, sofra çiçeksiz olmaz. Vazolarda rengârenk laleler, mis kokulu nergisler Paskalya neşesini tamamlıyor.
Bütün bayramların ortak özelliği tatlı çörekler, kekler, pastalar ve tatlılardır. Paskalya da farklı değil. Pek çok Avrupa ülkesinde Paskalya için bizim Paskalya çöreği benzeri mayalı çörekler pişirilir. Çoğu kez de ortasına oturtulan kırmızı boyanmış bir yumurta olur. Mayalanan hamur aslında bir anlamda tekrar canlanıp açan bahara benzer. Bu çörekler her ülkede farklı baharatlar veya aromalarla lezzet kazanır. Bizdeki Paskalya çöreğinin benzersiz çekicilikteki kokusu ise damla sakızı ve mahlep ikilisinin eşsiz uyumundan gelir. Damla sakızı bir tür yabani fıstık ağacının reçinesidir. Sakız ağacı gövdesinde çizilen çentiklerden gözyaşı damlası gibi akan reçine, havayla temas edince donup sertleşir. Ancak bu reçine oluşması her coğrafyada gerçekleşmiyor. Özel bir mikrokliması olan Çeşme’nin karşısındaki Sakız Adası ve Çeşme civarı, sakız ağacının ideal habitatıdır. Mahlep ise tüm kirazların atası olan yabani kirazın çekirdeği. Çekirdeğin içindeki mercimek büyüklüğündeki badem öğütülerek baharat gibi kullanılır. Bu minik badem boyundan beklenmeyecek denli yoğun bir acı badem aroması taşır. İşte bu acı badem tadıyla sakızın o kendine has reçineli tadı birleşince mükemmel bir uyum doğar ve Paskalya çöreğine benzersiz tadını verir.
Semboller geçidi
Paskalyanın bir sembolü yumurtaysa diğer sembolleri tavuk ve civciv, yani yumurtanın önceki ve sonraki hâli. Bu yüzden sofra süslerinde, ev dekorasyonlarında bol bol anaç tavuklar ve sarı sarı sevimli civcivler yer alır. Bir başka sembol de doğurganlığın simgesi oyuncu tavşan. Tavşan kırlarda hop hop zıplayan hâliyle çocukları sevindiren bir karakter. Alman kültüründe tıpkı Noel Baba gibi uslu çocukları, sepetinde taşıdığı yumurta şeklindeki şekerlerle ödüllendiriyor, yaramaz çocukların ise eli boş kalıyor. Elbette söz konusu karakter tavşan olunca onu tanımlayan ve tamamlayan da havuç. Bu yüzden badem ezmesinden yapılmış havuç şekerlemeleriyle süslenmiş havuçlu kekler pişiriliyor. Zaten Paskalya zamanı şekercilerin ve pastanelerin altın dönemi gibi. Sembol olan her şeyin şeklinde pastalar yapılıyor. Bunlardan biri de bukle bukle krema kaplı kuzucuk pastaları. Paskalya sofrası neşeli bir bahçe gibi; kuşlar, kelebekler, yumurta sarısı civcivler, oyuncu tavşanlar, masum kuzucuklar hepsi sofrada. Maksat hem sembol olsun hem de renk. Tat olsun, yeter ki neşeyle donansın.