Mürdüm eriği buğulu bir eylül sabahı gibidir. Sanki sabahın erken saatlerinde basan sis arkasından kendini göstermeye çalışan utangaç bir hali vardır. Buğulanmış gibi görüntüsünün altında göz kırpan mavi mor rengi janjanlı kumaşlar gibi albenilidir
Mor mürdüm güz aylarının gözde bir meyvesi. Buna şaşıranlar olabilir. Nerede bunun cazibesi diye. Herkesin zaaf duyduğu bir meyve vardır, benimki de mürdüm eriği herhalde. Evet öyle şeftali gibi eşsiz bir tadı yok, bir kiraz çarpıcılığında değil, Malta eriği veya sulu bir kayısı gibi cazip değil, çilek gibi kışkırtıcı bir kokusu yok. Kim bilir belki de mevsimin son meyvelerinden biri olması, kendini göstermeyen utangaç varlığı beni cezbeden özelliği. Bir de belki de bir diğer takıntım olan vişne gibi pişmeye çok iyi gelmesi, mutfaklarda türlü kılıklara tatlarda varlık gösterebilmesi.
Erik ailesi son derece geniş ve şaşırtıcı bir yelpazeye sahip. İlginç bir şekilde yılın ilk ve neredeyse son meyvesi erik. Bahar can eriğiyle başlar, yaz mürdüm eriğiyle biter. Gülgillerden olan erik 2 bin yıldır biliniyor ve yaklaşık 2 bin erik türü var. Can alıcı yeşilinden kehribar sarısına, pembesinden kıpkızılına, buğulu mavimsi morundan siyahımsı patlıcan rengine kadar her renkte erik var. Misket kadar olanından iri yumurta büyüklüğüne varana dek boy boy, şekil şekil erik olabiliyor. Baharda çıkan can eriğinden başlayarak mor mürdüme kadar eriğin mevsimi hiç geçmez dense yeri.
Mürdüm eriği Orta Avrupa ve Balkan ülkeleri mutfaklarında önemli bir yere sahip. Özellikle Alman, Avusturya ve Macaristan pastacılığında mürdümün yeri bambaşka. Sırf pastalarda kullanılmak için koyu kıvamlı marmelat gibi şekersiz erik ezmeleri yapılıyor. Macaristan’da yapılan o denli koyu oluyor ki pazarlarda kâğıt üzerinde tartılıp, sarılarak veriliyor. Mevsiminde taze mürdümün pastası, lokması, kızartması, peltesi, kompostosu başta olmak üzere her türlü tatlısı yapılıyor. Ama kullanımı tatlıyla sınırlı değil. Kurusu et yemeklerinde, özellikle de av etleriyle çok kullanılıyor. Tıpkı bizim Osmanlı mutfağında kuzu etli erikli yahnilerde olduğu gibi. Doğrusu erikli yahni yapmak zor olsa bile, et yemeklerinin yanına güzel bir erik hoşafı gibisi yok. Zamanında Topkapı Sarayı’na ta Mardin’den icas eriği, Kastamonu’dan da kabuğu soyulup üryan yani çıplak kurutulan üryani eriği gelirmiş. Hoşafın bile tadı bu eriklerle bambaşkaymış.