Masallar dünyası bir lezzetler geçidi gibidir. Her masalda çocukların hayallerini süsleyen tatlar vardır ve her yiyeceğin de bir hikâyesi. Öyle ki bu yiyecekleri çıkarsak belki masalların tadı tuzu kaçacak; hatta masalın bütün büyüsü ortadan kalkacak.
Pamuk Prenses o kıpkırmızı pırıl pırıl parlayan elmanın cazibesine kapılmasaydı masal nasıl gelişirdi acaba? Dayanamayıp aldığı o tek ısırık yüzünden sonsuz bir uykuya yattığında cadı ruhlu üvey annesi sevince boğulmuş, 7 cüceler ise üzüntüden kahrolmuştu. Neyse ki beyaz atlı prens gelmiş ve sevgi dolu öpücüğüyle iyi kalpli prensesi hayata döndürmüştü. Belki de o zehirli ama cazip elma olmasaydı, masal bu kadar heyecanlı olur muydu, prens gelip prensesi kurtarır mıydı, böylece sonsuza kadar mutlu mesut yaşarlar mıydı bilinmez!
Her masalda mutlaka böyle kilit rol oynayan bir lezzet var. Pamuk Prenses masalını o kıpkırmızı elma olmaksızın düşünemiyorsak, Kırmızı Başlıklı Kız hikâyesinde de ninesine götürdüğü yiyecek sepetini anmadan edemiyoruz. Peki ya Hansel ve Gretel kardeşleri cezbeden o meşhur çöreklerden, kurabiyelerden, şekerlemelerden yapılmış rüya gibi evin masaldaki yeri değiştirilebilir mi? Ya da Pinokyo’nun aklını çelen fantastik dünyadaki şekerler, şekerlemeler! Zavallı Pinokyo, her seferinde şekerci dükkânında sevinçten deliye dönen çocuklar gibi şeker dünyasına kaçmadan duramaz. Ağzına bir şey atmadan edemeyen Alice ise merakını yenemeyip yediği her lokma, içtiği her yudum yüzünden, bir büyür bir küçülür, kendini olmadık durumlarda bulur.
Geleneksel masallar bir yana, çağımızın çocuk kitaplarında da yemekler, tatlılar apayrı bir yer tutuyor. Çocukların kalbine giden yolun mideden geçtiğini en iyi bilen yazarlardan biri de kuşkusuz Norveç asıllı İngiliz çocuk kitapları yazarı Roald Dahl. Ünlü kitabı “Charlie’nin Çikolata Fabrikası”, ismiyle bile bunu kanıtlıyor. “Dev Şeftali” ve “Şeker Henry’nin İnanılmaz Öyküsü” gibi kitapları daha başlıklarından başlayarak merak ve iştah uyandırıyor. Roald Dahl, sadece çocuk kitabı yazmamış, aile tariflerinden oluşan bir yemek kitabı ve çocuklar için yazdığı adıyla ürküten “Tiksindirici Tarifler” başlıklı bir kitabı daha var; ancak bunlar henüz Türkçeye çevrilmemiş. Dahl’a göre, çocuklarla anlaşmak için, biraz sıra dışı, şakacı ve yaratıcı olmak gerek, ünlü yazar şunu eklemeden de geçemiyor: “Çocuklar şakadan korkutulmaya ve gıdıklanmaya bayılırlar. Çikolata, oyuncak ve parayı severler.”
Harry Potter’ın hayal dünyası
Çocuk edebiyatında yemeğin güçlü rolünü en iyi anlayan yazar ise kuşkusuz Harry Potter serisini yaratıcısı J. K. Rowling. Harry Potter dünyasında yemeklerin, büyülü iksirlerin ve özellikle de şekerlerin çok önemli bir yeri var. Rowling iyi bir derlemeci, İngiliz çocuk edebiyatında şekerlerin yerini çok iyi anlamış; özellikle de Roald Dahl’ın kendi otobiyografisinde anlattığı şekerci dükkânlarını çok iyi gözlemlemiş, aynısını almış Hogsmeade köyündeki gözde şekercisi Balyumruk (Honeyduke) yapmış. Söylemesi ayıp Rowling, sanki Dahl’dan hınzırca kopya çekmiş, şekerci kavanozundan şeker çalan çocuk haylazlığıyla şekerciyi olduğu gibi Potter dünyasına ışınlamış.
Potter dünyasında şekerler kadar sihirli iksirler de çok önemli. Şuruplar, şerbetler ve büyülü iksirlerden sık sık medet umuluyor. Yapılışı bir ay süren kılık değiştirme iksiri belki de en zor olanı. Son sınıf öğrencilerinin bile beceremediği iksiri, Hermione inat edip daha1’inci sınıf öğrencisiyken yapıyor. Çok Özlü İksir (Polyjuice Potion) 21 bir gün ağır ateşte pişmiş zar kanatlı sinekler, sülük, dolunayda toplanmış hardal otu, çobandeğneği, iki boynuzlu atın boynuz tozu, kıyılmış kanguru derisi gibi tuhaf ve ürkütücü malzemeden elde ediliyor. İçmeden tam önce kılığına girmek istenen kişinin saç teli konuyor ve çamur gibi olan içecek, aniden tat ve renk değiştiriyor. Görüntüsü ve tadı kılığına girilecek kişinin huyuna suyuna uygun hâle geliyor. Mesela Harry söz konusu olunca, iksir şeffaf altınımsı bir renk ve müthiş bir lezzet alıyor.
J.K. Rowling, yemek tasvirlerini öyle bir kaleme almış ki, açlık görmüş, özendiği şeyleri alamamış insanların düş gücü ve iştahıyla yazmış, bu arada kendinden önceki tüm çocuk edebiyatından bol kepçe faydalanmış. Ünlü yemek salonu, upuzun masalarıyla filmlerde de en etkileyici sahneleri oluşturuyor. Mutfak ise yemek salonunun tam altında. Yemek masalarının tam altına gelecek şekilde mutfakta izdüşümü tezgâhlar var. Vızır vızır çalışan cüce ev cinleri, tezgâha yemek koyduğu anda yemekler tam üstlerine denk gelen masalarda beliriveriyor. Havada yüzer gibi salınan mumlar, altın tabaklar, nar gibi kızarmış hindiler, boşaldıkça dolan sürahiler, tıpkı masallardaki şölen sofraları gibi ihtişamlı. O sofra o güne kadar hiç karnını tam doyuramamış küçük Harry için okuldaki ilk yemeği unutamayacağı bir ziyafet sofrası. Tıpkı ilk Potter kitabını yazana kadar fakirlik çeken yazar gibi, hayalleri o sofrayla gerçek oluyor.