Dünyanın en iyi restoranlarına verilen “The World’s 50 Best” ödülleri sahiplerini buldu. Listedeki pek çok restoran çok iyi, ama bütün iyiler girebiliyor mu ya da sıralama ne kadar doğru, hep sorgulanıyor. Gene de 50 Best’in en çok konuşulan ve tartışılan liste olduğu kesin.
The World’s 50 Best töreninin sunucusu ünlü aktör Stanley Tucci’nin varlığı, hemen akla CNN için yaptığı İtalyan lezzetleri programını getirdi. Listede İtalya ilk 50’ye tam 5 restoran ile girdi: 8’inci Lido 84 (Gardone Riviera), 10’uncu La Calandre (Rubano), 12’nci Uliassi (Senigallia), 15’inci Reale (Castel di Sangro), 29’uncu Sat. Hubertus (San Cassiano). Dikkati çeken nokta ise hepsinin büyük kentlerde değil, daha çok kırsalda yer alması.
W50B dünyanın en iyilerinin tamamını kapsamasa da listedeki pek çok restoran yerini hak ediyor. Ama şu da kesin ki çok iyi olduğu halde listeye hiç giremeyenler de çok. Ödül listesi hep görkemli partilerle tanıtılıyor, çok ses getiriyor. Ancak yorumlar her zaman olumlu değil. 50 Best’in seveni de var sevmeyeni de. Özetle sistem içinde olanlar ve faydasını görenler seviyor, dışında olup mesafeli duranlar biraz şüpheli bakıyor. Gene de kimse ilgisiz kalamıyor, bir şekilde etkileniyor.
Birinci Geranium’un kereviz ve tütsülenmiş havyarlı fermente süt kreması.
Kuzey yıldızı
Bu yılki listeye bakınca aslında bazıları hakkında bu köşede yazdığımı fark ettim. Bir numaraya oturan Geranium için “Kuzey Yıldızının Şampiyonluk Öyküsü” diye yazmışım. Geranium’un yeni tadım menüsü için davet edilen basın mensupları arasında Türkiye’den ben ve Ebru Erke vardık. Geçen yıl Paris’te La Liste ödülünü alırken de oradaydık. Yıllar önce Bocuse d’Or bronz, gümüş, altın ödüllerini arka arkaya toplaması hayranlık uyandırmıştı Danimarka’nın ilk 3 Michelin yıldızlı restoranı. Şef Rasmus Kofoed’in bütün ödülleri toplamaktaki başarısı tutkulu inadına dayanıyor.
Mükemmeliyetçi yapısıyla durmaksızın çalışıyor ve hedefine varana kadar asla vazgeçmiyor. Kopenhag’a gitmişken bu yıl sıfırdan listeye girip bir hamlede 38’inci sıraya oturan Jordnaer’i de denemiştik. Tanıtımını yapan arkadaşım Kristian Brask Thomsen, son anda masa ayarladı ve bize eşlik etti. Şef Eric Vildgaard ve eşi Tina’nın inanılmaz hikâyesini “Karanlıktan Aydınlığa bir Şef Öyküsü” başlığıyla yazmışım. Doğrusu o kadar mükemmeldi ki, listeye girmesine hiç şaşırmadım, ileride en tepeye kadar basamakları atlaya zıplaya tırmanacağına da eminim. 3’üncü sırada olan Disfrutar’ın ise bende ayrı bir yeri var. Yıllar önce doğum günümü orada kutlamış ve çok beğenmiştim. Şefleri Oriol Castro ve Eduard Xatruch ikilisini, gerek Türkiye’de Gastromasa’da gerekse Madrid Fusion’da arka arkaya dinledim, çok etkilendiğimi söylemeliyim.
Asya da atakta
Listede ilk 50’de Türkiye’den restoran yok. Geçen yıl 56’ncı olan Mikla bu yıl 86’ncı sırada. Bir sıra önünde Bangkok’ta sokak yemeği satan Raan Jay Fai var. Küçücük dükkânında yaptığı yengeçli omletle meşhur olan ve Michelin yıldızı da alan kadın şefin listeye girmesi ilginç. Bangkok bölgesinde oy verenler iyi çalışmış; 39’uncu sıradaki Sorn’un yanı sıra 65’inci ve 66’ncı sırada Le Du ve Sühring de var. Latin Amerika ve özellikle Meksika ciddi bir ağırlık oluştururken, Asya kıtası da atakta. Ancak Kuzey Amerika, Kanada ve Avustralya için aynı durum söz konusu değil; müthiş şefleri ve restoranları olmasına rağmen, nedense bu bölgelerin listedeki varlığı çok kısıtlı.
Rusya bu yıl malum nedenlerle listede yok. Moskova’da yapılması planlanan ödül töreni savaş nedeniyle Londra’ya alındı. Avrupa ülkelerinde hep bir dengesizlik var. İspanya ve İtalya arasında Fransa hep gürültüye gidiyor, İskandinavya parlarken Orta Avrupa hep gölgede kalıyor, Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri ise sürekli liste dışı kalıyor.
Bu yıl beni sevindirenler ise klasikler: Tam bir Viyana klasiği olan Steirereck 13. olurken Berlin’den Nobelhart & Schmutzig 17. ve Restaurant Tim Raue 26. oldu. Hepsi de mükemmel, tanıtım yapmadan, sessiz ve derinden gidiyorlar. Bu arada listeye giren bazı ünlü şeflerin sessiz sedasız Türkiye’ye geldiklerini de belirtelim. Jay Fai ve Chef Ton geldi, benimle Mısır Çarşısı gezdiler, Kapadokya’da balona bindiler. Hisa Franko’dan Ana Ros sık sık Maksut Aşkar’ı ziyarete geliyor, keza yeni yükselen yıldız Kol’dan Santiago Lastra’nın yanı sıra Tim Raue geçen yıl Türkiye’ye bir TV programı için geldi, Hülya Ekşigil’in mutfağında Türk yemekleri pişirip, sonra da büyük bir alçakgönüllülükle bulaşıkları yıkadı, kimsenin ruhu bile duymadı.