Depremden bir yıl sonra hâlâ yaralar sarılıyor, bölgeye dair yardım projeleri sürüyor. Sivil toplum kamu iş birliği ile gündeme gelen projelere en büyük desteği gönüllüler veriyor. Tarım ve hayvancılığın canlanması ise uzun soluklu projeler gerektiriyor.
6 Şubat depremlerinin yıldönümü yaklaşıyor. Yaşanan acılar unutulmadı, ilk günden beri yardıma koşanların çoğu, “Unutulmasın” diyor, ortak dayanışma etkinlikleri planlanıyor. Depremin yıldönümünde kaybolanların ruhunu şad etmek için taziye yemekleri yapılacak, kazanlar kaynayacak, dualarla helvalar kavrulacak. İlk günden beri sahada olanlardan Ebru Baybara Demir, kurduğu Gönül Mutfağı’nda gönüllülerle birlikte 5 Şubat akşamı İskenderun İbrahim Çeçen Vakfı konteyner kentte taziye yemeği pişirmeye başlayacak. Ertesi gün etli kuru fasulye, pirinç pilavı ardından irmik helvasından oluşan taziye yemeği, tam 10 bin kişi hep birlikte yenilecek.
Şefler kolektifi gene sahada
Geçen yıl sosyal medya ve basında yer almamaya özellikle itina göstererek anonim bir şekilde ellerinden geleni esirgemeyen şefler kolektifi gene sahada, gene basından âdeta gizlenerek kazanlarını kuracaklar, deprem bölgesindeki dayanışma ruhunu pekiştirmek için yedi kazan keşkek yapıp dağıtacaklar. Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, gönüllü bireylerin gelecek için dayanışması, ortak projelerde birlikte olması geleceğe dair umut taşımak için ön şart. Felaketin bir yıl ardından sadece yaraları sarmak, halen var olan ihtiyaçları karşılamak yetmez, gelecekte bölgedeki zirai faaliyetlerin sürekliliğini sağlamak için de dayanışma, kısa, orta ve uzun vadeli projeler üretmek son derece önemli.
Gelecekte bölgedeki zirai faaliyetlerin sürekliliğini sağlamak için de dayanışma, kısa, orta ve uzun vadeli projeler üretmek son derece önemli.
Kültürümüzde yitip gidenlerin ardından yapılan yiyecekler çeşit çeşit. Türkiye’nin her köşesinde helva yapma âdeti vardır. Helva kavrulurken dualar okuyarak el vermek esastır. Ortak irmik ile yapılan helvayı gene ortak yemek gerekir; helva konu komşu, tanıdık tanımadık herkesle paylaşılır. Ege Bölgesi’nde ise lokma dökme âdeti vardır. Lokma döktürmek isteyen seyyar lokmacılarla anlaşır ve lokma, camilerin çıkışında olsun, kalabalık köşelerde olsun halka dağıtılır. Tezgâhını kuran lokmacı, daha yağı kokutmaya başladığında kuyruk oluşmaya başlar. Lokmalar kızarınca şerbete atılır, kaplara pay edilir. Herkes nasibini alıp lokmayı ılık ılık yerken rahmetlinin ruhuna Fatihalar okur. Kimi bölgelerde ise tıpkı lokma gibi evlerde pişi kızartılır, konu komşuya gönderilir. İsteyen balla, isteyen peynirle yer. Gaziantep’te ise böyle yağda kızaran pirinçli börek vardır. İç harcı kıymalı bir tür pilav olan bu börek peynirli de yapılabilir. Bugün giderek azalsa da rahmetlinin kırkı çıkınca hayrat olsun diye namaz sonrası cami çıkışında dağıtmak bir gelenektir. Helva, lokma veya pişi gibi yitip gidenlerin ardından yapılan geleneksel yiyeceklerin ortak bir özelliği vardır. Yağ kokutmak! Eski Türk inancına göre kavrulan helvanın ya da kızaran hamurun kokusu göğe yükselir, rahmetlinin ruhuna ulaşır. Ona ocağının hâlâ tüttüğü, hane halkının iyi olduğu, geride kalanların afiyette olduğu bilgisini ulaştırır. Böylece gidenin gözü arkada kalmaz. Gidenlerin gözünün arkada kalmaması için daha yapacak çok şey var.
Narenciye yerde kalmasın!
Deprem bölgesinde nüfus büyük ölçüde göçmek zorunda kaldığı için çalışacak insan bulma sorunu sürüyor. Geçen yıl limonlar ağaçlarda kalmasın diye kampanyalar yapılmıştı. Son günlerde ise tam toplanma zamanındaki portakalların görüntüsü paylaşıldı; yerlere düşmüş, dallarda kalmış narenciyenin görüntüsü içleri burktu. Şimdi kamu kuruluşlarında sivil toplum kuruluşlarına herkes böyle konulara çare bulmaya çalışıyor. Gönüllülerden toplama için yardım isteniyor, market zincirlerine alım yapmaları için çağrılarda bulunuluyor. Toprağa düşen çürümüş ürünün komposta dönüştürülüp toprak iyileştirmede kullanılması için çalışmalar yapılıyor. Gelecek için umudun tek kilidi iş birliğinden vazgeçmemek, dayanışma ruhunu yaşatmak. Tıpkı göklere gönderilen kokunun göndermesi umulan “İyiyiz, iyi olacağız!” mesajı gibi…