Aylin Öney Tan

Aylin Öney Tan

aylinoneytan@gmail.com

Tüm Yazıları

Çay içme alışkanlığını milletçe kazanmamız çok yeni. Ama şifa niyetine içilen bitki çaylarının kadim bilgisi halk tıbbıyla birlikte yüzyılların birikimine dayanıyor. Her bitki çayının yeri ayrı, hepsini de karınca kararınca içmek en doğrusu

Çay veya bitki çayları adeta yoldaşımız gibi. Elimizde sıcak bir içecek olduğu zaman psikolojik olarak da rahatlıyoruz, elimizde tuttuğumuz ince belli bardaktaki sımsıcak çayın varlığı bize yarenlik ediyor, sadece tadı değil verdiği sıcak his de bizi sarmalıyor. Çayın hayatımıza alışkanlık olarak girişi topu topu 75-80 yıl öncesine dayanıyor. Osmanlı döneminde çay bilinse bile yaygın değilmiş. Bursa’da bir dönem yetiştirilmeye çalışılsa da tutmamış. Çayın hayatımıza giriş serüveni cumhuriyet ile birlikte başlamış. Atatürk’ün 1924 yılında Rize’yi ziyaretinden sonra çıkan 407 no.lu kanunla Rize Vilayeti ve Borçka kazasında fındık, portakal, limon, mandalina, çay yetiştirilmesi öngörülmüş. Bu süreçte Ali Rıza Erten, Hulusi Karadeniz, Zihni Derin, Asım Zihnioğlu gibi kendini çaya adamış cumhuriyet insanlarını anmadan geçmek olmaz. Sancılı bir süreç sonunda 1940 yılında çay kanunu çıkmış, çay ekim alanları artırılarak 1947 yılında ilk çay fabrikası ilk ürünlerini vermiş, 1953 yılında ilk çay kongresi toplanmış. Halkın çay içme alışkanlığını kazanması 1950’lerden sonra gelişmiş. Yani hayatımızın odağında yer alan, bir günü bile onsuz geçirmediğimiz tavşan kanı çay bu kadar yakın bir geçmişe sahip. Oysa bitki çayları şifa niyetine hep hayatımızda var olmuş. Halk tıbbının önemli öğesi şifa çayları hep imdadımıza yetişmiş.

Haberin Devamı

Çay olsun, şifa olsun

Hazmettirici zahter, rahatlatıcı rezene 

Güneydoğu taraflarına gidip kebabı kaçıranlar bilir. En iyi çare yemek üstüne hemen bir zahter çayı içmektir. Zahter, kekik gibi anti bakteriyel özelliği bulunan çaylar mide bozmasını ve bağırsak enfeksiyonlarını önlemek için de birebir. Zaten Anadolu’da pek çok yerde kekik suyu gıdaların korunmasında da kullanılır. İncir kuruturken, peynir basılacak deri tulumların dezenfekte edilmesine kadar pek çok yerde kekik suyu uygulaması karşımıza çıkar. Rezene ise bebeklere bile verilen ideal bir gaz gidericidir. Rezene benzeri aynı aileden olan anason da hazım ve gaz için bire bir şifalar arasında. Her ikisinin de yemek sonrası bir bardak çayını içmek huzurlu bir hazım için şart.

Haberin Devamı

Sabah adaçayı, akşam ıhlamur 

Adaçayı ve ıhlamur kuşkusuz en çok içtiğimiz bitki çayları. Ama zamanlamaya dikkat etmek lazım. Adaçayı neredeyse kahve kadar etkili bir uyarıcı. Kahveyi bırakmak isteyenler, bir dal adaçayı ile kendilerine alternatif yaratabilir. Ancak çok abartmamak lazım. Adaçayı aynı zamanda kadınların dostu. Östrojen hormonunu artırıyor. O yüzden erkeklerin çok fazla içmemesi tavsiye ediliyor. Fazlası biraz çarpıntı da yapabilir. Onun için kahve gibi kararınca içmek lazım. Ihlamur genellikle soğuk algınlığı ve boğazı yumuşatmak için aklımıza gelir. Ayva kabuğu, elma kabuğu ve tarçınla kaynamış bir ıhlamur gerçekten de boğazın merhemi gibidir. Ama ıhlamurun bir de insanı sakinleştirme ve uyutma özelliği var. Tıpkı papatya çayı gibi. Papatya çayı da papatya tarlalarında geziniyor gibi insana huzur veriyor. Ama iyi bir uyku için asıl lavanta etkili. Uyku sorunu çekenler yastığa birkaç damla lavanta yağı damlatmak, bileklere lavanta yağı sürmek gibi yöntemlere başvururlar. Bir de çayını deneyim derim. Biraz balla sekiz dakika kadar demlenmiş lavanta çayı size tatlı rüyalar gördürebilir.

Haberin Devamı

Çay olsun, şifa olsun

Sakinleştirici safran ve gül suyu 

Uykuyla işim olmaz ama huzur istiyorum, sakinleşmek istiyorum diyorsanız safran ve gül suyu imdadınıza yetişebilir. Safran tarih boyunca en güçlü sakinleştiricilerden biri olmuş. Gerçek safran çok pahalı sadece birkaç tel safran bir bardak sıcak su için yeterli. Demlemeye gerek yok, safranı sıcak su dolu fincana hafifçe ufalayarak bırakacak ve suyun nasıl inanılmaz canlı sapsarı bir renge dönüştüğünü izleyeceksiniz. Eğer tatlandırmak istiyorsanız bir kaşık bal ekleyin, bambaşka bir lezzet edinmek içinse içine biraz gülsuyu eklemeyi deneyin. Gül suyu tam bir ruh ferahlatıcısı. Bu yüzden eskiden akıl hastalarının kapatıldığı bimarhanelerde kriz veya öfke nöbeti geçiren hastalara bakan deli güllabiciler olurmuş. Deli güllabicinin görevi elindeki gülabdanla hastalara gülab yani gül suyu serpmek, böylece onları ferahlatmakmış. Cenazelerde taziyeye gelen ziyaretçilere gül suyu serpilmesi de bu yüzden, matem havasını hafifletmek için.  Gül suyu öfke, üzüntü, tasa, keder, gam, kahır gibi hisleri gidermek için bire bir. Yani her eve lazım.