Aylin Öney Tan

Aylin Öney Tan

aylinoneytan@gmail.com

Tüm Yazıları

15 Aralık Dünya Çay günü. Türkiye kişi başına en çok çay içilen ülke. Çay bugün adeta yerli ve millî içeceğimiz. Sanki ezelden beri çay içermişiz gibi hissediyoruz. Oysa bundan sadece bir asır önce çay neredeyse zor bulunur, özel durumlara mahsus bir üründü, Türkiye’de çay yetişmezdi desek inanması zor

Bir dem çay




Amerika’da Washington Post gazetesinin 9 Mart 1923 tarihli birinci sayfasında yer alan haberin manşeti şöyledir: “Madam Atatürk çay servisi yapıyor.” Haber, Lâtife Hanım’ın Çankaya Köşkü’nde yabancı basını konuk ettiği bir çay davetidir. Özenli ve modern ikramı, benzersiz ev sahibeliği, engin kültürü ve mükemmel lisanıyla konuklarını etkilemiştir. Henüz Cumhuriyet bile ilan edilmeden çıkan bu haber, aslında her anlamda geleceğin habercisidir. Hem modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu müjdelenmiş hem de adeta Türk halkının ne kadar çay düşkünü olacağının kehanetinde bulunulmuştur.

Çay, Türkiye Cumhuriyeti ile koşut bir tarihe sahip. Elimizden düşürmediğimiz, her anımıza eşlik eden çay, aslında çok geç edindiğimiz bir alışkanlık. Osmanlı döneminde çayla bir tanışıklık olmasına rağmen asıl keyif içeceği hep kahve olmuş. Evliya Çelebi, “Seyahatname”sinde sadece iki kez çaydan bahsetmiş. İstanbul’da 1631 yılında çay ticareti olduğunu not etmiş; gezilerinde ise sadece bir tek kez Bitlis’te bir yemek davetinde çay ikram edildiğini ve ilk kez tattığını söylemiş. Çay o dönemlerde Rus, İran ve Azeri kültürleriyle iletişimi ve ticaret bağlantısı olan Doğu vilayetlerinde daha çok bilinirmiş. İngiltere ile imzalanan 1838 Baltalimanı Antlaşması ile gümrük vergileri düşünce Osmanlı toprakları İngiliz ticaretine açılmış. Böylece İngilizlerin elinde olan dünya çay ticaretinin yeni hedefi Osmanlı pazarı olmuş.

Bu hafta aynı zamanda yerli malı haftası. Çay ise en önemli yerli mallarımızdan biri. Cumhuriyet ve çay Cumhuriyet kurulurken benimsenen en önemli ilke tam bağımsızlık. Bağımsızlığın yolu da ekonomik bağımsızlıktan geçiyor, kendi gıdasını kendi yetiştiren bir ülke olmak gerekiyor. Atatürk’ün 1924 yılında Rize’yi ziyareti, çay merakımızın başlangıcı olur. Meclis’ten geçen 1924 tarihli 407 No.lu Kanun ile Rize’de çay yetiştirilmesi öngörülür ve çay tarımının önü resmen açılır. Bu iş için görevlendirilen Ali Rıza Erten ve Hulusi Karadeniz’in açtığı yoldan, bugün Türk çaycılığının babası kabul edilen ziraat mühendisi Zihni Derin ilerler. 1938 yılında Batum’da Rusların kurduğu çay bahçelerini inceleyen Zihni Derin’in en büyük destekçisi ise Rize Çay ve Fidanlıkları teşkilatına tayin edilen Asım Zihnioğlu olur. 1940 yılında Çay Kanunu çıkar. 1946’da ilk çay fabrikası kurulur. 1950 yılına gelindiğinde çay tüketimi üç yılda üçe katlanmıştır. Bütün Türkiye artık yerli malı çay içebilecektir. Özetle biz aslında 1950’li, 60’lı yıllardan itibaren çay içmeye başlamışız da haberimiz yok!

Çay saatine çaylı kek

Barmbrack bir İrlanda keki, iki türü var; biri mayalı hamurla, diğeri ve benim en sevdiğim yağsız olarak demli çayla yapılanı. Bu tarifi kendinize göre değiştirebilir, değişik baharatlar ve meyve kurusu çeşitleriyle farklı lezzetler yakalayabilirsiniz. Eğer çok ekşi olmayan meyveler kullanıyorsanız şekeri azaltabilirsiniz ya da hiç koymayabilirsiniz. Kahvaltıda içilmeyen çayı değerlendirmek için ideal bir tarif, üstelik de bol yerli malı yemişlerle!

MALZEMESİ

450 gram karışık meyve kurusu ve şekerlemesi (kuru üzüm çeşitleri, kuş üzümü, kayısı-erik-dut-vişne-incir kurusu, hurma, pestil, portakal kabuğu-kiraz-incir şekerlemeleri)

Haberin Devamı

1 portakalın rendelenmiş kabuğu

Haberin Devamı

300 mililitre koyu demlenmiş çay

200 gram esmer şeker

Haberin Devamı

2 yumurta

250 gram un

1 paket kabartma tozu

2 tatlı kaşığı karışık baharat (tarçın, karanfil, kişniş, zencefil, yenibahar, muskat vb.)

1 tutam tuz

YAPILIŞI

Meyve kurularını ve şekerlemeleri zar büyüklüğünde doğrayın. Pestil kullanıyorsanız makasla ufak kareler halinde kesin. Hepsini portakal kabuğu, çay ve şekerle geniş bir kâsede karıştırın. Dilediğiniz baharatları da bu aşamada koyabilirsiniz. Üzerini örtüp bir gece bekletin. Mikser veya tahta bir kaşıkla karıştırarak hafifçe çırptığınız yumurtaları, un, kabartma tozu ve tuzu ekleyin. Dikdörtgen bir kek veya ekmek kalıbını yağlayıp unlayın. Karışımı kalıba döküp üzerini düzleyin. 180 dereceye ısıtılmış fırında yaklaşık 1-1 buçuk saat kadar pişirin. Fırından aldıktan 10-15 dakika sonra kalıptan çıkarın. Folyoya sarılı saklarsanız uzun süre kurumadan dayanacaktır. İçinde hiç yağ olmadığı için ince kesip tereyağı sürerek ya da labne gibi yumuşak peynirlerle yiyebilirsiniz.