İstanbul’un Adalar kadar kıymetli bir hazineye sahip olup bunun nasıl bu kadar kötü değerlendirildiğini hiç anlamamışımdır. Normalde en fazla bir saatlik vapur yolculuğuyla ulaşabildiğin bir cennet parçasında yaz kış cıvıl cıvıl hayat olması gerekirdi. Çünkü bu trafikte kara yoluyla ulaşabileceğimiz pek çok yerden daha yakın, Adalar bize aslında. Neden daha fazla yararlanmayalım?
Hemen cevap veriyorum, çünkü gitmesi ayrı, kalması ayrı, dönmesi ayrı dert. Ben işe bir kutlama vesilesiyle Burgazada’da geçirilecek iki güne niyet etmekle başladım. Pazar akşamı denize nazır bir yemek yenilecek, sonrasında kalmak isteyen kalacak, dönmek isteyen dönecekti. Bu kadar basit. Evdeki hesap vapur motor seferleri tarifesine bakmayı akıl ettiğimiz noktada çarşıya uymamaya başladı.
Özellikle Burgaz, mümkünse az gidilsin, gidilince dönülmesin diye düşünülmüş bir ada. Avrupa yakasındaysan hele, işin epey zor. Beşiktaş’tan Şehir Hatları sefer sayısı bir pazar gününde toplam dört adet mesela. Kabataş, aşağı yukarı öyle. Eminönü’nden Kadıköy’e uğrayarak Burgazada’ya giden biraz daha fazla vapur var. Bostancı’dan da Mavi Marmara motor seferleri mevcut.
Neyse, gidiş koşulları da şahane, kolay değil ama asıl mesele dönmek. Adadan ana karaya dönen son motorun saati 22.40. O da Bostancı’ya. Orası sıra sıra balık lokantalarıyla dolu. Neden insanlara en azından gece yarısına kadar tadını çıkarma fırsatı vermiyorsunuz ki?
Peki deniz taksi? Öyle ya, pahalı da olsa öyle bir seçenek var. Ben de bir gün önce o seçeneği devreye sokarak Adalar’dan deniz taksi hizmetini yürüten firmayı aradım. “Bostancı 230 TL” cevabını aldım, “Kırk dakika önce aramanız yeterli” dedi, telefondaki beyefendi, “Sorun yaşamazsınız”. Yine de işi garantiye almak için saat 1’e rezervasyon yaptırmak istedim, “Tamam saat 1’de gelirim almaya” dedi.
Ve saat 12 olup da emin olmak için aradığımda ne cevap aldım? “Bu akşam yollayamıyoruz araç”. Ben “İnsanlar burada mı kalacak?” diye tutturunca da başka bir yeri arayarak 350 TL fiyat çıkardı karşıma. İtirazlarıma da “Hanımefendi, ben size yardımcı olmaya çalışıyorum” diye çıkışarak cevap verdi. Biz adadan bir tanıdık taksi bularak işimizi çözdük de, bu yapılanı nasıl açıklamak lazım? Nitekim yemek yediğimiz restorandan da “Hep böyle yapıyorlar” dediler. Gecenin o saatinde çaresiz kalan insanlara “yardım etme” adı altında yüksek fatura çıkarmak doğal karşılanacak bir şey mi?
Bu arada tut ki kalmayı seçtin, o zaman da son motor kalktıktan sonra sana sabah 5 olmuş da sen hâlâ personeli ayakta tutuyormuşsun gibi davranılacağını, saatler 22’yi gösterdi mi yemeyi bırak, oturup bir şey içecek yer bulamayacağını bilmen lazım. Bir tek hem restoran hem bar olarak hizmet veren İndos’un her saatte size misafirperver davranacağından emin olabilirsiniz. Orası da olmasa akşamları ıssız ada.
“Ada kafası böyle, rahat” diyeceklere de aynı ada kafasının hesaplara da yansımasını önermek isterim. Konaklamaya bir Avrupa başkentinin göbeğinde kalsanız ödeyeceğiniz kadar ödüyorsanız odanızın temizlenmesini, lokantada hesap Boğaz fiyatlarıyla aynıysa (Bu arada neredeyse her mekânda yüzde 10 servis ücreti hesaba dahil ediliyor, bahşiş bırakırken kontrol etmenizi öneririm) saat 22.00’de sandalyeler ters çevrilerek kovalanmamayı bekliyor insan.