İşin ucunun “Normal zamanda et yiyor musun, o zaman ikiyüzlüsün”, “Dini vecibeleri mi sorguluyorsun, sen Müslüman değil misin?”, “İnsanların inancına saygın yok mu?” gibi noktalara varmamasını umarak, Kurban Bayramları’nda kaçan danaların tarafını tuttuğumu itiraf etmek istiyorum. Bana son derece hazin geliyor, elimden geldiğince görmemeye çalıştığım ama sosyal medya sayesinde kaçamadığım o manzaralar.
İnsanların kanlı dana görüntülerinin önünde ‘selfie’ çektiğini görmek ise çok daha farklı boyutta umut kırıcı. Belli ki başka bir canlının yaşama hakkını geçtim, hiç değilse acı çekmeden ölme hakkı bile yok epeyce kişinin gözünde. O acı onlara acı gibi gelmiyor, güle oynaya beraber fotoğraf çektirip neşeli anılarının arasına kaldırabiliyorlar ki bence bu endişe verici bir ruh hali.
Şimdi mesele ne ibadeti sorgulamak ne de et yiyen insanların bu tercihine karışmak. Benim derdim, “Hayvan o, nasıl olsa anlamıyor,” diye içini rahatlatanlara karşımızdakinin duyguları ve korkuları olan bir canlı olduğunu hatırlatmak. Ki sayfalarca sözün yapamayacağını hayvan pazarından kaçıp denize atlayarak canını kurtarmaya karar veren bir dana yaptı bu bayram. Basbayağı Rize’de hayvan pazarından kaçtı ve bayramın son günü Trabzon’da yüzerken görüldü.
Bu defa bize sığınacak yer bırakmayan, gayet net ve radikal bir tepki. O “anlamaz nasıl olsa” dediğimiz dana, başına gelecekleri pek de güzel anlamış, kaçmanın yolunu bulmuş ve hayatta kalabilmek için bir kara hayvanı olduğu halde günlerce yüzmeyi göze almış. Tıpkı aynı durumda, canı tehlikede olan bir insanın yapacağı ve de halihazırda yaptığını gördüğümüz gibi, ölümden kaçıp denize sığınmış. O da biliyor ki karaya çıkarsa yakalayıp kesecekler, çıkmıyor. Ne zannetiğimiz kadar kafasız ne de duygusuz. Senin benim gibi canlı işte, daha ne yapması lazım biraz empati kurabilmemiz için, bilemiyorum.
Ki kurmuş gibi de görünüyoruz bir yandan. Sosyal medya iki gündür ‘kahraman’ danaya destek mesajlarıyla dolu. Kimsenin tahammülü yok bu canını zar zor kurtarmış hayvanın kesilmesine. Kısa süre önce Kurban Bayramı nedeniyle vegan olamayacağını açıklayan Haluk Levent mesela, sahibine haber salmış, danayı satın alıp beslemek istiyormuş.
Aynı şekilde ağlayıp tepinerek babasının elinden kesilmek üzere olan horozu kurtarıp kaçıran çocuk da günün kahramanlarından. Seviyoruz aslında bu tür ‘mutlu son’ları. Merhamet diye bir şey var ve bu eninde sonunda herkese iyi geliyor.
Belki diyorum bu firari yüzücü dana, bu bayramın kazançlarından biri olur. Başka yaşamlara, başka canlara kapalı olan gözümüzü açar, onların nefes alma hakkının da kendimizinki kadar ‘kutsal’ olduğunu fark ederiz bu vesileyle...
Bu da benim bayram temennim olsun. Kimse kimseyi başka canlıların - ve evet hayvanların da - canının yanmasını istemiyor diye inançsız, düşman ilan etmesin. Hepimize huzur, barış, mutluluk gelsin. Danalara da.