‘Paramparça’ dizisinde rol arkadaşıyla yaşadığı sorun nedeniyle ‘gözden çıkarıldığından’ beri merak ediyorum. Nurgül Yeşilçay gibi bir yıldız oyuncu bile sette böyle bir muameleye maruz kalabiliyorsa, sevgilisini oynayan aktörden “Amma meraklısın öpüşmeye. Sen tabii alışıksın bunlara” gibi bir cümle duyan da, sonunda sessizce çekip giden de yine o oluyorsa, başka kadınlar kim bilir neler yaşıyor setlerde... Yani ‘kim bilir’ sözün gelişi. Aslında sektörde bilmeyen yok da, söylemiyorlar.
Acayip bir konsensus var, birinci vazifenin erkeği korumak olduğu konusunda. Bir kadın oyuncu sete alkollü gelsin, huysuzluk etsin, ne bileyim ona buna küfretsin, bakınız üç gün içinde magazin sayfalarında boy gösteriyor mu, göstermiyor mu? Tez zamanda adı sorunlu, kaprisli, birlikte çalışılamayan oyuncuya çıkıyor mu, çıkmıyor mu?
Ama erkeklere hepsi mübah. Sorgulamayacaksın neden diye. Bu düzen böyle gelmiş, böyle gitmek durumunda. Hayatın kendisinde nasılsa aynı öyle. Sen dayanacaksın. Sonunda durum birlikte bir sahne çekemeyeceğiniz raddeye gelirse, ki ‘Paramparça’da öyle oldu, uzun süre sadece telefonla konuştular Gülseren ile Cihan, o zaman da işinden olmayı kabullenen sen olacaksın.
Çıkıp anlatamazsın da... İşsiz kalmak var, piyasada mimlenmek var, mecbursun bu işi yapacaksan, bu düzenin bir parçası olarak devam edeceksen hayatına. Nurgül Yeşilçay da belli ki “Lanet olsun parasına da dizisine de” deyip ‘dostça’ ayrılmaya gayret etti önce. Anlattığına göre yapım şirketi Endemol Shine da aba altından sopa göstererek çıkıp konuşursa kendisi için iyi olmayacağını belirtti, konu kapandı gitti. Diye düşünülüyordu ama Nurgül Yeşilçay sette ne yaşadıysa hepsini anlattı Ayşe Arman’a.
Bu açıklamaların bu kadar ses getirmesi tesadüf değil, bu bir Nurgül Yeşilçay-Erkan Petekkaya meselesi değil çünkü. Tam da Yeşilçay’ın söylediği gibi, “Erkekliğin kadın üzerinden taçlandırılması” meselesi ve gayet yaygın bir durum. Sen kadınlığını bileceksin, yumuşak başlı olacaksın, kırk yıllık oyuncu olsan fikir beyan etmeyeceksin, ne derlerse onu yapacaksın. Uysal olacaksın, uysal. Laf işitip susacaksın. Seksist esprilere güleceksin. Öyle ‘mobbing’ falan diye bilmiş bilmiş konuşmayacaksın. Makbul değil çok bilen kadın.
Ne mutlu ki biri çıktı, oyunu bozdu. “Ensesine vurup lokmasını alacağınız kişi ben değilim” dedi. “Kadınsın ya, yangında ilk kurtarılacak şey o, kırılacak ilk şey de sen oluyorsun! Ben hiçbir diziyi yarıda bırakmadım ama oradaki erkek düzenine dayanamadım. Bu adamların bize erkeklik diye yutturdukları şeye artık dayanamıyorum ve onların ipliğinin pazara çıkarılması gerektiğine inanıyorum” dedi.
Umarım bu kadınların itilip kakıldıkları, o ‘erkek dünyası’na hizmet etmek durumunda kaldıkları setleri ifşa etmeleri için bir milat olur. Refleks olarak anında dava açacağını bildiren yapım şirketi de takkeyi önüne koyup bir daha düşünür. En büyük korkum, diziden Yeşilçay’ı yalanlayacak bir kadın oyuncu bulup önümüze sürmeleri. Umarım bunu da görmek zorunda kalmayız.
Çünkü o sette muhtemelen Petekkaya’ya ağa/paşa muamelesi yapan 300 çalışan var ya, onlar dışarıda anlatmaktan vazgeçmiyorlar içeride olup biteni. Dolayısıyla sağır sultan duymuştu aslında Nurgül Yeşilçay’ın pazar günü Ayşe Arman’a anlattıklarını. Bir kendisinin çıkıp ‘kadın gibi’ gibi eteğindeki taşları dökmesi eksik kalmıştı, onu da çok şükür Erkan Petekkaya’nın “Ayrılmasının gerçek nedenini anlatırsam yer yerinden oynar” tehdidi halletti. Buyrunuz. Yer yerinden öyle oynamaz, böyle oynar.