Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Birilerinde “Yeter artık, nedir bu bitmek bilmez yaşama arzusu, ölümlü olduğunuzu kabul edin işte” tepkisi yaratsa da sanıyorum çoğumuz karşımıza çıkan “Yaşlanmak tarih olacak” linklerine tıklıyoruz. Genelde de salatalığı sık suyunu iç, yoğurda zerdeçal koy gibi değerli öneriler çıkıyor altından.

Ama biri var ki, gerçekten en iddialı cümleler en inandırıcı şekilde onun ağzından çıkıyor: Doktor Ayşegül Çoruhlu. Şu sıralar başımızı her çevirdiğimiz noktada o var ve sağlıklı / uzun yaşam konusunda devrim niteliğinde değişikliklerin kapıda olduğundan söz ediyor. Kendisi İstanbul Tıp Fakültesi mezunu, ihtisasını biyokimya dalında yapmış bir doktor, öncü bir ‘longevity uzmanı’.

Haberin Devamı

Ben YouTube kanalındaki videolarıyla birkaç yıl önce tanıştım. “Hızlı kilo vermenin ipuçları” gibi başlıkları tıkladım, karşıma popüler dile yanaşmak gibi bir çabası olmayan, ciddi bir doktordan biyokimya dersleri çıktı. Hücre yapılarımız, organlarımızın işleyişi derken kendimi bünyede neyin neden olduğuna dair düşünürken buldum. Giderek iş kilo vermekten çıktı, yaşlanmadan yaş alabilir miyiz meselesine geldi, dediği gibi hastalıklarımızın henüz başlamadığı yaşlarımızdaki sağlığımıza dönebilmek, bence sevilesi bir ihtimal. Çoruhlu’ya kulak verirsek yakında dede - nine kalmayacakmış. Altı yıl sağlıklı kalmaya bakın, sonra mesele çözülecek diyor. Sonsuz değil ama epey uzun bir yaşamdan ve kimseye muhtaç olmayacağımız bir zaman diliminden söz ediyor ve hiç yabana atılacak bir vaat değil.

Yaşlanmayı durdurmaya dair

Son çıkan kitabı “Longevity Planı” (Kronik Kitap) epey konuşuldu, benim de başucumda yerini aldı. Yayınına katıldığı Armağan Çağlayan programda bu işlerin ne derece pahalı olacağı konusunun üzerinde durdu, “gene zenginler yaşayacak, fakirler mi ölecek?” sorusunu sordu çok yerinde olarak. Ki evet, o sözünü ettiği yemeğin yerini alacak haplar kim bilir hangi tekellerde toplanacak.

Ama en azından bir maliyeti olmayan önerisini dikkate alabiliriz. Her yazdığı çizdiği şeyde sirkadyen ritmin önemini vurguluyor. Görünüşe göre, diğer canlılar gibi gün ışığına bağlı olarak uyuyup uyanması gereken insanın kendi sağlığına yaptığı en büyük kötülük, uykuda geçireceği saatlerdeki faaliyetleri. Başta yemek olmak üzere. Ayşegül Hanım güneşle uyanın diyor, saat 17’de en geç son öğününüzü bitirin, 23’te de yatın. Akşamları bütün mavi ışıklardan uzak durun, evinizi sarı ve kırmızı ışıklarla loş şekilde ‘aydınlatın’ ve iyi uyuyun. Ülkede bir kanun çıksa da herkes saat 17’de yemeğini yiyip bitirmek zorunda kalsa sağlık harcamalarında çok ciddi düşüş olacağını söylüyor.

Haberin Devamı

Son olarak, katıldığı Taner Çağlı’nın yayınında kendisine dair çok samimi açıklamalarda bulundu. Zamanın geçtiğini hiç fark etmediğini, o yüzden daha çok zamanım var diye her şeyi ertelediğini (ilişkiler, evlilik, çocuk gibi), kaybettiği zamanı geri kazanmak için de biyolojik zamanı durdurmaya kafayı taktığını anlatıyor. Bu işe sarılmasının sırrı buymuş. Benim gibi yıllarca uykuyu zaman kaybı sayanlara da “o bir gecelik sekiz saat uyku size üç gün kazandırıyor” diye cevap veriyor.

Haberin Devamı

Bilmiyorum bu hayat size ne kadar uzun yaşama isteği veriyor ama bence gene de bu kitaba ve sağlık alanındaki dudak uçuklatan gelişmelere dair önemli bilgiler içeren yayınlara göz atın. Birileri yaşlanmayı durdurmaktan söz ederken kızmak için bile faydalı.