Ülkemizde kadınların uğradığı cinsel taciz, saldırı, tecavüz ve tabii şiddet vakalarında faille empati kuran, onun ‘iyi hal’inden etkilenen, tahrik olup tahrip etme hakkını teslim eden, affetmeye meyilli o kadar çok mahkeme kararıyla karşılaşıyoruz ki birdenbire olması gereken olunca şaşırıyor insan. Hani hiçbir şey olmasa en son Şule Çet davasında da gördüğümüz gibi raporlar uzadıkça uzuyor, bilirkişiler bilmiyor, rıza var mıydı yok muydu konuları deşiliyor, bir türlü sadede gelemiyoruz. Mahkeme tarihi belli değil daha.
Gelgelelim karşımızda bir örnek vaka var; üniversite öğrencisi bir genç kadın; E.B.B., 21 yaşında, Ataşehir’de bir arkadaşının kuzeninin daveti üzerine 25 yaşındaki C.E.G.’nin evine gitmiş. Arkadaşı da var yanında, onun kuzeni de var, dört kişiler evde. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianameye göre birlikte içki içmişler ve şüpheli C.E.G yatak odasında müştekiye rızası dışında cinsel istismarda bulunmaya kalkışmış. Genç kadının adamın elinden kurtulup bağırarak kaçtığı, banyoya koşup kapıyı kilitlediği, C.E.G’nin camı kırarak açtığı belirtiliyor iddianamede. Ve davalının “nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından dört yıl altı aydan 16 yıl altı aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Şimdi bir noktaya değinmek zorundayız ki müştekinin babası Cumhuriyet Savcısı. Anadolu 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya E.B.B. yurt dışında okuduğu için katılamadı, sanık “Aramızda bir yakınlaşma oldu” diye savundu kendisini. Birtakım detaylar da verdi tahmin edileceği gibi. Neden banyoya gitti hiç anlamamış, kendisine bir şey yapar endişesiyle kırmış camı, hep iyi niyetinden. Ve anlattığına göre de neredeyse güzel güzel vedalaşıp ayrılmışlar.
Peki, duruşmada ne oldu dersiniz? Alışık olduğumuz yaklaşımlardan sayalım: “Bir kadının ne işi varmış tanımadığı adamın evinde?” mi dendi? “Üstelik alkol de almışlar” mı dendi? “Bu arkadaş efendi birine benziyor, kadın cesaretlendirmese bir şey yapmazdı” mı dendi? “Hem ne olmuş ki ortada taciz olduğunu söyleyebileceğimiz bir durum yok ki” mi dendi?
Hayır, hiçbiri olmadı, olması gereken oldu. Bir kadının rızası olmadığını söylemesi yeterli kabul edildi, mağdur avukatları sanığın tutuklu yargılanmasını talep etti ve sanık hakkında ilk celsede tutuklama kararı verildi.
Şimdi buna sevinmemiz gerekiyor, nitekim öyle de yapıyoruz, memnun oluyoruz böyle bir karar çıkınca. Bir taciz davası küçüğün rızası, kadının yüz vermesi gibi yerlere çekilmeyince. Ama ister istemez endişe de ediyoruz, bütün mağdurların babaları savcı değil ki. Belki tesadüftür, kimseye haksızlık etmek istemem. Ama mağdurun babasının karara ilişkin söylediklerini yeri gelince hatırlatmak isterim: “Yargı gerekeni söyledi” diyor, “Bir hata düzeltildi. Gereğini mahkeme takdir etmiştir” dedi. Harika, biz de onu diyoruz ve tek dileğimiz yargının gerekeni daha sık söylemesi.