Bir araya gelme vesilelerimiz azaldığından mıdır nedir, bazı etkinlikler, bazı festivaller, bazı törenler daha bir coşkulu geçiyor. 25. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nin sahiplerini bulduğu gece de öyle oldu. Ödül alanların, verenlerin, aday olanların, oyunları seyredip alkışlayanların birbirine daha bir sıkı tutunduğuna şahit olduk sanki. Cumhuriyet’in 100. yılını kutluyor olmamızın da payı vardı bunda, Türkiye’de böyle devrimci bir oyuncunun adını taşıyan tiyatro ödülünün 25 yıl ayakta kalmasının da. Işıklar kapanıp Ahmet Sami Özbudak’ın metnini yazdığı, Gizem Erdem’in Afife’yi canlandırdığı performansı izlemeye başladığımız andan bütün ödül alan sanatçıların sahneye çıkıp ‘aile fotoğrafı’ çektirdiği finale kadar azalmadı coşku.
Buradan tabii ki hiç polemik olmadı, ödüller tartışılmadı sonucu çıkmasın, o işin şanında var. Adaylar açıklandığından beri en çok tartışılan konulardan biri jürinin birkaç oyun üzerine yoğunlaşmış olmasıydı zaten. “Tiyatro bundan ibaret mi?” sorusunu epey duydum mesela. Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nun “1984”ü (yönetmen: Murat Daltaban) ile İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın “Tartuffe”ü (yönetmen: Yiğit Sertdemir) 11’er adaylıkla başı çekiyordu. Gene İstanbul Şehir Tiyatroları’nın “Cadı Kazanı” (yönetmen: Yiğit Sertdemir) ile “Fosforlu Cevriye”si (yönetmen: Yelda Baskın) altışar adaylıkla bunu izliyordu. Özetle ödül yarışı biraz iki belediye tiyatrosu arasında geçti diyebiliriz.
Kendiyle yarışan adaylar
Bazı kategorilerde ise adaylar kendi kendileriyle yarışıyordu ki bunun sahiden tuhaf göründüğünü söylemem lazım. Örneğin En Başarılı Işık Tasarımı dalında üç Cem Yılmazer’e karşı iki Kemal Yiğitcan vardı, kazanan “1984” ile Cem Yılmazer oldu. İkisinin de başarılı ışık tasarımcıları olduğuna şüphe yok ama memlekette başka tasarımcılar da olduğu kesin. Aday olmanın da önemli olduğu bir ödülde neden daha çok insanın adını duymayalım? Öte yandan “Tartuffe” ile En Başarılı Giysi Tasarımı ödülünü alan Eylül Gürcan geçen yılın da kazananı olduğu için kendi ödülünü kendisinin açıklamak durumunda kalırken, En Başarılı Kadın Oyuncu ödülünün sahibi Özlem Zeynep Dinsel’in ödülü “Aşkın En Kısa Günü” ile mi “Kızlar ve Oğlanlar” ile mi aldığı uzun süre bir soru işareti olarak kaldı. Doğru cevap Oyun Atölyesi yapımı “Kızlar ve Oğlanlar” ama acaba aynı oyuncuyu iki kere aday göstermek yerine bir başka kadın oyuncuya daha şans vermek güzel olmaz mıydı?
Yüzü gülen Nilüfer
Gecenin yüzü en çok gülen ekibi Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu oldu. Tiyatronun Genel Sanat Yönetmenliğini de sürdüren Murat Daltaban En Başarılı Yönetmen, “1984” de Yılın En Başarılı Oyunu seçildi. Sahne Tasarımı (Cem Yılmazer ve Burak Etöz) ödülü de “1984”ün oldu. Sık sık oyunlarını izlemeye gittiğim, heyecanlarına, tutkularına hayran olduğum bir ekip, Nilüfer Kent Tiyatrosu. Sanatı, tiyatroyu canı gönülden destekleyen Turgay Erdem gibi bir belediye başkanı ve Murat Daltaban gibi bir sanat yönetmeniyle ne kadar parlayabileceklerini her sene biraz daha fazla görüyoruz. “1984” gibi yıllar geçtikçe güncelliğini yitireceğine daha fazla kendi kendisini doğrulayan bir eseri sahneleyerek de çok kendilerine yakışır bir işe imza attılar.
“Tutkuyla tiyatro yapan herkesi seviyorum” diyen Murat Daltaban’ın ödül konuşması gene o başta sözünü ettiğim birlik olma duygusunu katmerlendiren türdendi. “1984”ü sahnelediğini söylediğinde ona “Seni ne kadar kıskanıyorum bilemezsin” diyen Avrupalı tiyatrocu arkadaşından söz ederek başladı: “En az 2500 yıllık tarihi olan ve dünyanın her yerine yayılmış çok büyük bir ailenin fertleri olduğumuzu hiç unutmamamız gerektiğini hatırlattı bana. Bugün burada sizlerle birlikte olduğum için çok mutluyum, iyiyim, kendimi güvende hissediyorum”.
Tutkuyla tiyatro yapanların bir arada olacağı, iyi ve güvende nice 25 yıllara.