Hani biz daha bir ay önce patileri kesilmiş köpek yavrusunun ölümüne isyan edip ayaklanmıştık. Profil fotoğraflarımıza onun kara gözlerini koymuş, insanlığa saymış sövmüş, failleri asmış, kesmiştik. Sonra da gitgide kararan vicdanımızda temiz bir köşe ayırıp gömmüştük. Hatırladınız mı?
O zaman da hayvan hakları savunucularının haykırdığı gibi iş ‘melek oldu’ demekle bitmiyordu, hayvana işkencenin suç sayıldığı ve adamakıllı cezaların olduğu bir yasanın acilen çıkması boynumuzun borcuydu.
Şu anda Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde işkence edilen ve araç tamponuna bağlanıp sürüklenen üç aylık bir köpek yavrusu var karşımızda.
Haytap duruma el koymuş, hayvancağızın iyileşmesi için canla başla uğraşan Zuhalce Arslan’ın facebook paylaşımlarından gördüm ve kendisinden bilgi aldım. Yavrucak İstanbul’a getirilmiş. Her yanı yara bere içinde, gözlerinde korkunç bir hüzün. Maçka Veteriner Kliniği’nde tedavi görüyor, enfeksiyon yüzünden yemek yemiyor, serumla besleniyor. Ve doğal olarak bu tedavi için paraya ihtiyaç var.
Yardımcı olmak isteyenler Haytap’ın resmi dernek hesabına (Haytap Hayvan Hakları Federasyonu Finansbank / Beyoglu Şb TR85 0011 1000 0000 0029 5756 36) Diyarbakır açıklamasıyla bağış yapabilir.
Peki gene önceki vakaya dönersek, biz hani o ‘melek olan’ köpeği o hale getirenleri bir bulsak perişan edecektik, kepçe operatörü bile tutuklanmıştı suçlu diye. Buyurun, bu yavruyu bu hale getiren ortada. Yakalanmış. Ne olmuş sonra dersiniz? 625 lira para cezası ödeyip serbest bırakılmış. Bu kadar. Şu an elini kolunu sallayarak geziyor, biz bu tehlikeli yaratıkla aynı havayı solumayı sürdürüyoruz. Sırada hangi canlı var işkence edeceği, onu bekliyoruz.
Bu arada Zuhalce Arslan’la konuştuklarımdan bir not iletmek istiyorum: Bir canavar köpeğe işkence ediyor, devlet ona ceza kesiyor, fatura da vicdan sahibi hayvan severlere çıkıyor. Bari alınan ceza köpeğin tedavisi için bağışlansın, o bile kardır.
***
NASA diyorsa inanmayız İnsanların yaşadıkları coğrafyaya, oranın doğasına, havasına, suyuna karşı sorumluluğu vardır, olmalıdır. Kendi çocuğu, çocuğunun çocuğu oksijensizlikten nefes alamadığında, denize ayağını sokamadığında, yazın kavrulup kışın buz tuttuğunda, bir avuç yeşile hasret kalıp “Bana bunu mu layık gördün?” diye sorduğunda verecek bir cevabı.
Rize Çamlıhemşin’e 35 kilometre mesafedeki 23932 rakımlı Didingola Yaylası’nın yakınına kadar gelen yolu, doğanın bozulacağı, egzoz gazı nedeniyle havanın kirleneceği ve gürültü olacağı gerekçesiyle yaylalarına sokmayan Topluca köyü sakinlerinin var mesela. “Biz yükümüzü sırtımızda taşımayı göze aldık, yola geçit vermedik” diyebilecekler.
Biz ne diyeceğiz? “NASA uzmanı (Habertürk’e röportaj veren Dr. Timothy Hall) bizi uyarmıştı, ‘betonlaşma nedeniyle aşırı hava olaylarını daha çok yaşayacaksınız, bu dolular da, ani yağışlar da, yürek hoplatan gök gürültüleri de ondan’ demişti, ‘yeşili artırmalıyız, çatıları bile yeşillendirmeliyiz, araçlardaki emisyonu artırmalıyız’ demişti, biz ‘Hadi oradan, NASA diyorsa zaten inanmayız’ dedik”.