Çocukların bir “Ben yapmadım, oyuncak ayı yaptı, hayali hayvan yaptı, şu yaptı, bu yaptı” dönemi var. Bunu dikkatlice bertaraf etmezsek de sonunda yaptığı hiçbir şeyin sorumluluğunu almayan yetişkinler elde ediyoruz.
Etrafımızda bunlardan bolca var ve son dönemlerdeki favori “azmettiricileri” şeytan. Kendileri zinhar kötü bir şey yapmıyorlar, ama işte şeytan kulaklarına fısıldayabiliyor. Bilirsiniz, “Şeytan alır götürür, satamadan getirir”, biz silahı elimize alırız ama “Şeytan doldurur”, aklımıza türlü kötü düşünceyi şeytan sokar. Ve bu mahkemede savunma olarak bile kullanılabiliyor. Otobüste bir kadına şort giydiği için tekme atan adamı hatırlayın mesela, kendisi değil şeytandı suçlu.
Şimdi de karşımızda bir imam hatip lisesi öğretmeni var, Hürriyet’ten Burcu Purtul Uçar’ın haberine göre, 15 yaşındaki öğrencisine gönderdiği uygunsuz Facebook mesajları çocuğun annesinin dikkatini çekmiş. Anne önce polise, sonra Milli Eğitim Müdürlüğü’ne şikâyet dilekçesi vermiş ve kendisi de iki çocuk babası olan felsefe öğretmeni hakkında soruşturma başlatılmış.
Öğretmen ne yapmış? Anneye bir mektup yazarak şikâyetini geri çekmesini istemiş. “Yanlış anlama var” demiş, “ ‘Tatlışım demişim, öptüm paşam’ demişim ama kötü niyetle dememişim” demiş, “Bilgisayarımdaki cinsel içerikli videoları silmesi için yardım istedim ama onlar benim çocuklarım” demiş. Sen bir öğretmen olarak bilgisayarında bu tip videolar bulunduruyorsun, silmek için 15 yaşındaki çocuğa gösteriyorsun ama hep iyi niyetle. Ortada bir kötü niyet tespit edilirse diye de önlemini almış ama: “Eğer şeytan yanılttıysa ve yanlış bir şey yapmışsak Alah’a sığınırız”.
Ne âlâ, bunu bütün suçlara uygulayıp rahat edebiliriz. “Yapmışsam şeytan yanıltmıştır”. Yakında bu da bir iyi hal indirimi gerekçesi olarak kabul edilirse şaşırmayacağım. Kravat indirimi, tahrik indirimi, şeytan indirimi!
Freud okuyan dolandırıcı
Haber şu: Mersin’de 40 yaşındaki Mustafa K. adlı bir adam, kadınları “Ben akademisyenim” diye kandırıp “gönül ilişkisi” kuruyor, sonra da bir şekilde dolandırıyormuş. Sonuncu kurbanı kredi kartından 4000 küsur lira çekildiğini fark edip tabletini de “sunum yapma” bahanesiyle kaptırınca, polise gidip şikâyetçi oluyor ve karşımıza daha önce 25 vukuatı olan bir tür “kibar hırsız” portresi çıkıyor. Meğer Mustafa K. ilkokul mezunuymuş ve yakalanınca itiraf ediyor ki kadınları Freud okuyarak kandırıyormuş. Nasıl? Freud’dan aldığı tüyolarla kadınların “ruh durumlarını” çözerek.
Televizyondaki evlilik programlarında gördüğüm kadınların “Evi kendinin mi? Maaşı ne kadar? Sağlık sigortası? Bireysel emekliliği? Kirada taşınmazı? Bankada parası?” tarzı soruları beni o kadar ümitsizliğe sürüklüyor ki bu haber karşısında bir an gülümsediğimi itiraf etmeliyim.
Birincisi, adamın emeğine saygı duydum, bugün kim kimin için tek bir kitap okuyor? Ama asıl, demek ki hâlâ ilişki denen şeye bir gelecek garantisi, bir tür yatırım gözüyle bakmayıp kalbinin sesini dinleyenler var ve onların gönlü parayla pulla değil bilgiyle, kültürle çeliniyor. Umut verici.