Bir insanın iç dünyasının saflığı, zenginliği, güzelliği yaptığı her işe, hayatına dokunduğu herkese böylesine yansır mı? Geçen yıl bu zamanlardı, Civan Canova’yı uğurladığımızda. 20 Ağustos 2022. Ne kadar erkendi, daha 67 yaşındaydı. Ama bir yandan da sanki çok da uzun zamanı olmadığını bilir gibi delice bir hızla yazmış, çizmiş, soluksuz bir üretim içinde geçirmişti yıllarını. Sahnede, perdede hayat verdiği rolleri saymıyorum bile.
Ara sıra döner bakarım yazdıklarına, çizdiklerine. Çok özenli bir web sitesi vardı, yazdığı birbirinden değerli oyunlar bir yana, müthiş bir açık sözlülükle kendini anlattığı yazıları vardı orada. Bütün hayatını, gördüklerini, düşündüklerini, sevdiklerini yazıya dökmüştü. Günlük gibi. Bir zaman sonra da tuvallere dökmeye başladı hepsini. Aslında çocukluğundan beri yapıyordu resim ama o zamanlar yaptıklarını beğenmiyor, bitirince parçalayıp atıyordu. Uzun bir ara verdi sonra çizmeye, boyamaya. Oyunculukla, oyun yazarlığıyla geçen yılların ardından 2014 yılında yeniden çıkardı boyalarını, tuvallerini ve resim yapmaya başladı yoğun bir şekilde. Eski Taksim sabahları, çiçekçiler, galalar, provalar, barlar, kafeteryalar, film setleri, hayatı nerelerde geçtiyse, hayatından kimler geçtiyse hepsi onun rengârenk hayal gücüyle birleşip yansıdı tuvallere. Kişisel sergileri oldu, karma sergilere katıldı.
“Belki önümüzdeki 10 senemde kameradan, kulisten daha fazla yer tutacak” diyordu renkler, boyalar, fırçalar için: “Yazı makinemin başında ama resimlerimin tam karşısındayım. Onlara bakarken yaşanan anların ötesine geçtiğimi hissediyorum. Yaşadıklarımı, yazıklarımı, oynadıklarımı, sevdiklerimi, yitirip özlediklerimi, zaman karşısındaki acziyetimi, acemiliğimi, yası tutulmamış ölümlerimi, çocuksu ve aceleci hallerimi, kısacası tüm hayatımı ve içimi görüyorum”.
2023 yılının baharında yeni bir kişisel sergi açacaktı Civan Canova. “Damlalar” olacaktı adı. Ortaköy’deki Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda açılacaktı. Sergilenecek resimlerden kataloğa kadar her şeyi ince ince planladı önceden. Rahatsızlığı sırasında o günü göremeyeceğini hissetmiş olsa gerek ki hazırlıklarını hızlandırdı ve ailesinden tek isteği bu sergiyi açmaları oldu.
Civan Canova’nın 50 kadar tablosunun yer aldığı “Damlalar” sergisi planladığından dört ay sonra, ölümünün birinci yıl dönümünde açılıyor şimdi. Zamanlama dışında her şey tam onun düşündüğü gibi. Ailesi, onun gidişinin birinci yıl dönümünü, kız kardeşi Kumru Tibet Aydın’ın satırlarıyla “bir sanatçının eserleriyle sonsuzluğa uyanış günü” olarak kabul etmiş ve bu sergiyi “buruk da olsa keyifle yaşanacak bir kutlama” olarak düşünmüş. ”Bize düşen O’nun kıymetli ruhunu onurlandırmak” diyor ve Civan Canova’yı bir şekilde tanımış, sevmiş, okumuş, izlemiş herkesi 21 Ağustos – 1 Eylül arasında Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’ndaki sergiye bekliyorlar.
Son söz yine Civan Canova’nın sergi kataloğundaki satırlarıyla olsun. Değerli anısına saygıyla:
“’Yası tutulmamış ölümlerim yelkovan yelinde... / Zamansa her zaman geleceğe beş var / Ve hayatım hatırladıklarım kadar’
Nefesimi tuttuğum anları, o anların geçtiği mekânları, o mekânlardaki güzel insanları, kısacası sıklıkla hayalini kurduğum ve kurarken çok mutlu olduğum ne varsa, hepsini yıllar sonra tuvalle buluşturma şansını elde ettim. Neye benzedi diye soracak olursanız, sadece bana benzedi. Benim hayallerime…
Şimdi de bu hayallerimi sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşıyorum”.