Memleket ne zaman zor bir zaman geçirse, kamplardan biri ‘karşı kamp’ olduğuna hükmettiği birilerini sıkıştırmaya başlıyor: Evet, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Hâlâ açıklamadınız fikrinizi?
Hemen Instagram, Twitter, Facebook hesapları incelemeye alınıyor, en son ne koymuş, ne zaman koymuş, madem eli tutuyor, gözü görüyor, neden hâlâ bu konuyla ilgili bir paylaşımı yok?
Daha önce de farklı vesilelerle sormuştum bunu: Allah aşkına, ne yapıyorsunuz?
İnsanları Afrin harekâtı üzerine fikir beyan etmeye, ama kesinlikle sizin kafanızdaki fikri beyan etmeye zorluyorsunuz. Ve bunu o yeme içme, kedi, kuş fotoğrafları arasından yapmanın çok kahramanca bir şey olduğuna inanıyorsunuz.
Sessiz kalanları fişliyorsunuz, üzerlerine rahatça “hain” yaftasını yapıştırıveriyorsunuz. Nasıl bu kadar tehlikeli bir şey yapabiliyorsunuz?
Mesela bir magazin programının konusu mudur tek tek hangi ünlülerin Mehmetçik paylaşımı yapmadığını saymak? Amaç ne; “Kim askerimizin yanında, kim değil, ortaya çıkarmak”. Araştırmacı gazetecilik. Yanlış anlamayalım, seyirciler merak etmiş.
Bir isim atılıyor ortaya, hemen sayfasına bakılıyor, “Paylaşmamış mı? Şaşırttı beni” diyor biri. Neden şaşırttı? Ortadoğu uzmanı mı bu insan? Şarkıcı. Üniformalı fotoğraf mı çektirsin sizi memnun etmek için?
Bak falanca karne paylaşımı yapmış, demek gündemi takip ediyormuş, bir dua bari yazsaymış, Mehmetçikler için. Ne zamandan beri dua Instagram’dan ediliyor?
“Renklerini belli etsinlermiş”. Neden? İnsanlar bütün endişelerini, acılarını, korkularını sosyal medya hesaplarından ortaya dökmek zorunda mı? Sahici olan bu mu yani?
Siz istiyorsanız yazın, çizin, sosyal medyada okuduklarınızı samimimi buluyorsanız, işe yaradığına inanıyorsanız, kendinizi öyle daha iyi hissedecekseniz buyurun ifşa edin fikirlerinizi. Ama başkasını buna zorlamak, yapmayanı yargılamak, etiketlemek -”Hainlik bu” dedi hanımefendi rahatça ekrandan- buna kimsenin hakkı yok.
‘Çocuk da yaparım, ülke de yönetirim’
Fotoğrafa baktıkça içim açılıyor. Üzerinde beyaz gömleği, açık bıraktığı saçlarıyla sapsade bir genç kadın, yüzünde dünyanın en kocaman gülümsemesi, yanında gözlerinden ışıklar çıkan bir adam, haziran ayında bir bebeklerinin olacağını açıklıyorlar. Önlerinde onlara uzanmış mikrofonlar olmasa arkadaşlarıyla konuşuyor olabilirler, öyle sıcak ve sahici bir mutluluk tablosu.
Bu kadın, Jacinda Ardern, Ekim 2017’den beri Yeni Zelanda’nın başbakanı, şimdi de 38 yaşında anne olmaya hazırlanıyor. Yanındaki ise sevgilisi Clarke Gayford, ülkesinde meşhur bir televizyon sunucusu.
Sabah bulantılarının bu kadar kötü olacağını tahmin etmediğini uluorta anlatan, “Tamam, önemli bir görev üstlendim ama çok da abartmamak lazım, hem çalışıp hem çocuk büyüten ilk kadın olmayacağım” diyen bir başbakan, “Bebeğe evde ben bakacağım, beni neyin beklediğini görmek için sabırsızlanıyorum” diyen bir baba adayı.
Zaman zaman karşısında durmayı deneyenler olsa bile ne mutlu ki hayat daima ileri gidiyor.