“Ben çıplağım çıplağım çıplak
Sevgi sözcükleri arasındaki durgunluk kadar çıplak.
Ve tüm yaralarım benim aşktandır aşktandır aşktan.
Ey şiir ey kan emen tanrıça
Ne zamandır fısıldamıyorsun
Bilemezsin bencilliğinle sen neler neler yaptın
Sevdanı kalbine koyunca onu her şeyinden koparıp attın
Ne acı ki sana güldüğüm günden beri
Ve tüm yaralarım benim aşktandır aşktandır aşktan.”
Bu yazıya başlarken ilk sözü kendisine vermek istedim. O erkeklere hak, kendisine haram olana ulaşmak için; gönlünce, içinden geçtiği gibi şiir yazabilmek için karşısına çıkan bütün engellerle savaşan, beş ömürlük bedel ödeyip 32 yaşında da bu diyardan çekip giden kadına, Furuğ Ferruhzad’a.
Babası Şah’ın askeri
Tanıyor musunuz Furuğ’u? Elbette en az bir dizesini biliyorsunuz: “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla”. Ama onu yazan kadının nasıl rengârenk bir kuş olduğunu, 32 yılda nasıl çarpıcı bir uçuşla dünyamızdan geçtiğini biliyor musunuz?
1934’ün Aralık ayında Taran’da dünyaya gelmiş Furuğ. Babası Şah’ın askerlerinden. Ve pek çok baba gibi kızını erkek evladından ayırmadan sevmeyi beceremeyenlerden. Dolayısıyla daha baba evinde tanışıyor kadına bu dünyada gönlünce serpilip boy vereceği bir bahçe olmadığı gerçeğiyle. Şiire tutunuyor nefes almak için. Ağaca bakıyor, çiçeğe bakıyor, göğe bakıyor, bir şiir “uyduruveriyor”. “Kuşlardan duydum” diyor soran olursa.
Baba baskısından kurtulmak için on altı yaşında evleniyor, kendisinden yaşı kadar büyük bir adamla. Âşık olduğuna karar veriyor tabii, aşksız adım atmak yakışmaz Furuğ’a. Ancak “karanlık bir evden çıkıp karanlık bir eve giriyor kendi deyişiyle. Yazan çizen, kendince ‘aydın’ bir kişi olan kocası Perviz “Bundan sonra sadece bana yaz,” diyor.
Günah şiiri
Sonrası, kabına sığmayı asla başaramamış, sorun çıkmasın diye erkekleri ‘idare etmeyi’ becerememiş bir kadının mücadelesi. İran toplumunda bir kadının yapmaması gereken ne varsa yapıyor. Erkeğe hitaben şiir yazıyor söz gelimi, içinden aşk, tutku geçen şiirler. En sonunda “Günah işledim, lezzet dolu bir günah” dediği “Günah” şiiriyle isyan bayrağını sonuna kadar açıyor ve afaroz ediliyor.
Çocuğunu hayat boyu görmemeye, ülkesinden, ailesinden uzak kalmaya, lanetlenmeye katlanıyor, yine de dönmüyor yolundan. Sahneye çıkıyor, film çekiyor, yeniden aşık oluyor ve 1967 yılında gencecik yaşta ölüyor. Şiirleri dilden dile dolaşmaya devam ediyor.
Sonra aradan elli yıl geçiyor, Türkiye’de bir kadın oyuncu Furuğ’un nefesini tiyatro sahnesinden insanlara taşımaya karar veriyor. Tutkuyla çıktığı bu yolda yanına kendisi gibi Furuğ seven, cesur ve dirayetli kadınlar geliyor ve ortaya “Yaralarım Aşktandır” çıkıyor. Şebnem İşigüzel yazıyor, Berfin Zenderlioğlu yönetiyor, Nazan Kesal oynuyor.
Bir kadın kaç defa ölür?
Bu ay DasDas sahnesinde seyirciyle buluştu “Yaralarım Aşktandır”. Çıplak bir sahnede, kah musalla taşı, kah yatak olan tekerlekli bir masa üzerinde hayatını anlatıyor Furuğ. Mavi Alfa Romeo’suyla Tahran sokaklarını arşınlayan kadın, mollalar cenaze namazını kıldırmadığı için kendi arafında son şiirini yazıyor: “Her şey kadına kötülükle başlar çünkü / Çocuğa kötülükle / Kuşlara kötülükle / Hayvanlara kötülükle / Ölülere kötülükle” diyor, “Çorap söküğü gibidir kötülük. Devamı gelir”.
Şebnem İşigüzel, Furuğ Ferruhzad’ın sesini öyle güzel yakalamış ki, oyunu izlerken hangisi Furuğ’un sözü, hangisi ona yazılmış bir cümle, bazen ayırt edemiyorsunuz. Hayatla şiir mükemmel şekilde içi içe geçmiş durumda.
Berfin Zenderlioğlu, tam da Furuğ’a yakışır şekilde, sade ve şiirsel bir atmosfer kurmuş, su gibi akıyor oyun, seyircinin kalbine bir taş koysa da ruhunu daraltmadan. Cem Yılmazer’in sahne ve ışık tasarımının payı da büyük bunda tabii.
Ve Nazan Kesal. Nazan Kesal sahnede izlenmeye doyulmayan bir oyuncu.
Hiç tereddütsüz söyleyebilirim ki baştan ayağa Furuğ olmuş. Karşımızda bütün gözü karalığıyla dünyaya meydan okuyan kadın kesinlikle Furuğ Ferruhzad. Bütün bu trajik hikayenin içindeki mizah da oyunun en büyük artısı. Tam gözünüz doluyor, içiniz bu haksızlıklara karşı isyanla doğuyor, bir espri patlatıyor Furuğ ve tekrar akıyor hayat.
“Bir kadın kaç defa ölür? Daha doğar doğmaz hayatınız kuyruğundan yakalanır çünkü.” “Bir kadın kaç kere ölür? Şahsen ben böyle düşününce ilk kez öldüğümü düşünmüyorum.
Neyse. Kurtuldular artık benden. 1967 yılında, Tahran’da, erkekler gibi şiir söyleyen bir kadından kurtuldular. Yokum artık ben. Olmayacağım bir daha,” diyor ama “Yaralarım Aşktandır” bunun böyle olmadığının kanıtı. Furuğ Ferruhzad 2019 yılında Türkiye’de bir sahnede yaşıyor. Kurtulamadılar. Furuğ hala dosdoğru, dimdik duruyor ve kadınlara “Korkmayın” diyor, “Hayat sizin hayatınız, ben yapabildiysem siz de yaparsınız”.
YARALARIM AŞKTANDIR / DASDAS
Yazan: Şebnem İşigüzel
Yöneten: Berfin Zenderlioğlu
Oynayan: Nazan Kesal l Dekor ve ışık tasarımı: Cem Yılmazer l Kostüm: Natali Yeres
Müzik: Burçak Çöllü l Yönetmen Yardımcısı: Deniz Biber l Hareket düzeni: Dicle Doğan
Afiş fotoğrafı: Manuel Çıtak