Gerçekten inanılır gibi değil, ne ‘regl’miş kardeşim, üç gündür en çok konuşulanlar listesinden düşeceğine basamak basamak yükseliyor. Bu sabah bir yabancı “Türkiye’de Twitter’da en çok ne konuşuluyor bugün acaba?” diye baksa en üstte göreceği etiket #regl. Ne düşüneceğini ise tahmin bile edemiyorum, tüm dünyada insanların yarısının hayatının uzun bir döneminde düzenli olarak her ay yaşadığı bir şeyin nasıl bir enteresanlığı olabilir değil mi?
Hayır, benim ayıbım olsa gerek, bu kadar ilgi -ve tepki- çekeceği hiç aklıma gelmedi. Ceyda Düvenci birkaç gün önce tatlı kızı Melisa’nın fotoğrafını koyup “Kızım bugün genç kız oldu” diye yazdığında, bunu kutlayacaklarını anlattığında aklıma gelen ilk ve tek fikir “Vay be, ne kadar büyümüş” oldu. Hani doğduğunu, büyüdüğünü, azimli bir mücadeleyle hayatın zorluklarıyla baş ettiğini izlediğimiz küçük kız yetişkinliğe doğru bir minik adım atmış, zaman ne çabuk geçiyor gibi.
Sonra baktım, bunun ne kadar da saklanması gizlenmesi gereken bir şey olduğundan girilmiş, örfümüzde olmamasından çıkılmış. Ceyda Düvenci “Size ne?” dememiş, kibar bir açıklama yapmış, sonunda paylaşımlarını yorumlara kapatmış ama biz konuşmaya doyamamışız.
Böyle zamanlarda insan tabii dönüp kendisi bunu nasıl yaşadığına bakıyor, ben yemedim şükür ama böyle bir âdet var biliyorsunuz, oyun gibi de olsa bir minik tokat yiyorsun annenden ilk regl olduğunda. Canın acımasa bile içine “Hah kötü bir şey oldu” duygusunun tohumları serpiliveriyor. Zaten kan görmüşsün, hoş bir şey değil. Bir de ne duyuyorsun, bu böyle yıllarca gidecekmiş. Sonra öğrendiğin şey de zaten bu ‘felaketi’ saklamak, gizlemek, aman bir leke falan olmasın da rezil olma, pedini büyük marketten al ki kimseden istemek zorunda kalma, eczaneden almak şartsa kadın eczacı seç, o da zaten gazetelere sarsın ki kimse görmesin, evde bile karnının ağrıdığını belli etme ki baban anlamasın. Böyle saçma sapan bir durum.
Sonra kuşağımın pek çok kadını gibi benim de ufkumun sınırlarını genişleten Duygu Asena regl partisinden söz eden bir yazı yazdı, “Erkeklerin sünneti varsa, kızların da ilk regli var kutlanması gereken” dedi. Biz çok şaşırdık ve evet dedik, neyi kimden saklıyoruz sahiden? Bana da parti yapılsaydı keşke...
Aradan geçti otuz küsur yıl, hâlâ aynı yerdeyiz. Hâlâ erkeklik kutlanacak, kadınlık saklanacak bir şey. Üstelik sünnetle regl eşdeğer de değiller insan hayatında. Sünneti doğar doğmaz olabilirsin, çocukken olabilirsin, yetişkinken olabilirsin, hiç olmayabilirsin, hepsi mümkün. Regl ise bir seçenek değil, doğanın bir şartı, “Ben almayayım” deyip kurtulamıyorsun. O yüzden de “Bazı şeyler özel kalmalıdır” iddiasının geçerliliği yok, aklımıza gelebilecek en ‘genel’ şeylerden biri. Ayrıca sünnetin aksine gerçekten kadının hayatında yeni bir dönemin başlangıcı, bu yüzden de illa bir şey kutlanacaksa neden bu olmasın? En azından ağrı sızı veren, nasıl baş edeceğini öğrenene kadar hayatını zorlaştıran şeyin sana özgü, saklanıp gizlenecek, ayıp, günah, pis, fena bir şey değil, neşeyle karşılanacak, bir eğlenceye bahane edilecek doğal bir şey olduğunu, her kadının başına geldiğini ve bunu herkesin bildiğini anlar, hayata daha güvenli bir adım atmış olursun, “Bugün hastayım hocam” diye fısıldayarak beden dersinden çıkıp ayın dört gününü kuytularda geçirmeye çalışmak yerine. Başka birileri de duya göre alışır, ped paketleri poşetsiz satılıyor diye dehşete düşmez, regl de artık bu ülkenin en çok ilgi çeken mevzuu olmaktan çıkar belki.