Sosyal medyada kullanılan seviyesiz, saldırgan ve her daim cinsiyetçi dile alıştık maalesef. Her isteyen içindeki en karanlık düşünceleri klavyeye dökebiliyor ve bazılarının içindeki karanlık daha derin diğerlerinden, kazdıkça arkası gelen dipsiz kuyu gibi. Ve biliyor ki orada yazdıkları yanına kâr kalır, kimse hesabını sormaz.
Ama işte bunlar genelde ya takma adlarla boy gösteriyorlar ya da kimlikleri daha ziyade kendilerini bağlıyor. Arkalarına bir eğitim kurumunu alarak konuşmuyorlar. Daha net söylemek gerekirse, bir üniversitede profesör değiller mesela. Genç insanların çalışıp çabalayıp sınavlardan geçip girdiği, gelecek umutlarını bağladığı bir yerde eğitmen konumunda oturmuyorlar. Çıkıp çocuklarımıza ‘ders’ vermiyorlar.
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Faruk Özdemir öyle değil ama. O tam da çocuklarımızı emanet ettiğimiz kişi. Kendisinin adını dün attığı tweet nedeniyle öğrenmiş bulunuyoruz, başta iddia edildiği gibi dekan değil ama öğretim üyesi. Genç bir kadına; paylaşımlarından anlaşıldığı kadarıyla CHP’yi ve Muharrem İnce’yi destekleyen ve neredeyse sadece seçime dair tweet’ler atan bir kadına şöyle bir şey yazıyor: “Sana bir gerçeği göstereyim. Senin zihniyetindeki kızlar senin zihniyetindeki öğretmenler tarafından üniversiteye gelene kadar ortaokul ve lisede patlatılarak geliyor ve hiç dile getirilmiyor. Bir düşün bakalım?”
Hangi tarafından tutmaya kalksan elinde kalıyor. Zihniyet derken ne kastettiğinden mi, ortaokul - lise öğrencisi çocuklara bakış açısından mı, öğretmenlere attığı iftiradan mı, yoksa ‘patlatmak’ diye nitelendirdiği eylemden mi... Her tarafı ayrı berbat.
Ben bunların tamamını bünyesinde buluşturabilen bir kimsenin profesör unvanına sahip olup bir akademik kurumda varlığını sürdürmesine dikkat çekmek istiyorum.
Evet, çok şükür ki Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörlüğü tepkilere hızla yanıt vererek bu kişi hakkında soruşturma başlattıklarını ve rektörlük olarak bu tür düşünceleri asla tasvip etmediklerini açıkladı. Kutluyorum kendilerini, “Kendi düşüncesidir, özel sosyal medya hesabıdır, kendisini bağlar” gibi bir “düşünce özgürlüğü” kisvesine bürünmedikleri, kendilerini bu ayıbın destekçisi konumuna düşürmedikleri için.
Ama maalesef bu tweet’in gösterdiği gerçek, bu tip bir zihniyetin üniversitede normal karşılanacağına inanılması. Belli ki bu kişi bunları yazarken “Bir dakika, bunu yazıyorum ama sonuçta ben hocayım. Acaba rektörlük ne der? Hoş karşılanır mı? Başıma bir şey gelir mi?” diye geçirmemiş bile aklından. Yazdığının hakaret içerdiğini, cinsiyetçi ve çağdışı olduğu yetmezmiş gibi bir de taciz olduğunu fark etmek şöyle dursun, tuhaf bile bulmamış. Bunları aklından geçiren, rahatça da dile getiren biri profesör. Her gün çocuklarınızla baş başa, onların eğitiminden sorumlu. Akademisyen böyle mi olur? Bir düşünün bakalım.