Egemenlik sözcüğünü cümle içinde kullanma âdetiniz var mıdır? Bana -muhtemelen ilkokulda ilk kez o şekilde duyduğum için- Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesini çağrıştırır, bundan da ilk anlamamız gereken; “hâkimiyet” anlamına geldiğini bilmesek bile, insanın kendi elinde bulundurması gereken bir şey olduğudur. “Biri olsa da egemenliği altına girsek” demeyiz, değil mi? Kimsenin hâkimiyeti özlenesi bir şey değildir zira. Ne milletler için, ne de bireyler için.
Hal böyleyken, biz tam da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü arifesinde neden bunu konuşuyoruz? Memleketin her dem en popüler figürlerinden Hülya Avşar karşısında oturan dünyanın en medeni erkeklerinden Mehmet Aslantuğ’un şaşkın bakışları altında kadının erkek egemenliğine gireninin makbul olduğunu anlattığı için. “Tamam” diyor, “Kadın çalışsın, eve para getirsin ihtiyacı varsa ama ben şeyciyim...” Neyci kendisi? “Erkek çalışsın, kadın evde çocuklarını kendi büyütsün, yemeğini yapsın, kocasını karşılasın”cı.
Yazık, Mehmet Aslantuğ çaresizce muasır medeniyet seviyesinden dem vuruyor, olmadı kadının üretime katılmasının öneminden söz ediyor, yok, mümkün değil. Tabii yapmasın demiyor Hülya Hanım da hobi olarak gene yapsın ama evde erkek egemenliği olsun. Yalnız dikkat, “baskısı” demiyor, “egemenliği” diyor, lütfen karıştırmayalım ikisini. Erkek egemenliği güzel bir duyguymuş, öyle geliyormuş ona. Erkek sana şöyle bir sarılınca koltuğunun altına gireymişsin. Tabii, o egemen erkek artık seni istemediğinde o koltuğun altından çıkıp ne yapacağını bilemiyoruz. Gelsin “Saçımı süpürge ettim, gençliğimi verdim”ler, pişmanlıklar, mecburiyetten sürdürülen mutsuz evlilikler. Gerçekten çok güzel duygular bunlar.
Kaldı ki Allah başka dert vermesin, kadınların ülkemizdeki son eksiği erkek egemenliği olsa gerek, bol miktarda mevcut, şükürler olsun. Evde babanın egemenliği, evlenince kocanın egemenliği, iş ve sosyal hayatta tanıdık tanımadık bir dolu erkeğin egemenliği altında geçiyor bir kadının hayatı. Egemenlik kayıtsız şartsız erkeğin, bunun için dertlenmeye gerek yok.
Şayet televizyona çıkıp sesimizi milyonlara duyurmak gibi bir gücümüz varsa, bunu tam tersi, kadını hayatını cendereye alan bu egemenlik alanından çıkartmak için kullanmamız gerekmez mi? Sonunda gene bir kadının karşısında kadın özgürlüğü savunuculuğunu üstlenmek zorunda kalan Mehmet Aslantuğ’un büyük bir zarafetle ifade ettiği gibi: “Kadın evinde üretimden çekilip bütün istikbalini bir adamın vicdanına, aşkına, samimiyetine, günün sonunda bir gün aklının karışmasına, yanılgılarına bırakmamalı”.
Bu da bu 8 Mart’ın temennisi olsun. Kadınların üzerinde ne baskı, ne egemenlik olsun. Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.