Seray Şahiner’in son romanı ‘Kul’un kahramanı Mercan, Dolunay Soysert’in yorumuyla TOY İstanbul sahnesinde
"Görülmeden yaşayan bir kadının gördüklerinden bir yaşam kurma özlemi." Seray Şahiner’in son romanı ‘Kul’, böyle tanımlanıyordu arka kapak yazısında. İçinde koskoca bir dünya gizliyken her gün karşılaştığı insanlar tarafından sadece apartman merdivenlerini silen kadın gibi görünen Mercan’ın hayalleri, hayal kırıklıkları, yaşamak isteyip yaşayamadıkları gizliydi içinde.
Ve Mercan o kadar canlı, sahici, elle tutulup gözle görülür bir karakterdi ki bir yandan, roman sayfalarından çıkıp karşımıza dikilmesi an meselesiydi. Nitekim oldu. Dolunay Soysert tarafından ete kemiğe büründürüldü ve TOY İstanbul sahnelerinde seyirci karşısına çıktı.
Tek isteği bir çocuk
Mercan hayırsız bir kocası, azıcık aşı ve hayli ağrılı bir başı olan bir kadın. Bütün gün canını dişine takıp çalışıyor, evi geçindirdiği yetmezmiş gibi, yan gelip yatan kocasına da para yetiştiriyor. Bir yandan da o yatır senin, bu kilise benim, dolaşıp bulduğu yere çul çaput bağlıyor. Neden? Çünkü çocuğu olmuyor. Ve asla “Çocuk da yaparım kariyer de” gibi bir hevesi yok Mercan’ın. Bir çocuk adeta hayattaki bütün dertlerine derman olacak, öyle inanıyor. Kendi deyişiyle, “Ne yapacak kariyerinde yükselip de? Gökdelen merdiveni mi silecek?”
Gelgelelim bir gün kucağına bir bebek alma yolundaki en gerekli unsur olan kocası ortadan kaybolunca, artık yeni bir taleple dikiliyor dilek ağaçlarının, çifte sultanların karşısına: Kocası eve dönsün diye. Hayırsız mayırsız, koca kocadır neticede. “Yeni geline demişler ki kızım kocan ne çirkin, o da demiş ki olsun, babamın evinde o da yoktu”.
Hüzünlü bir komedi
Biz de bir yandan bu arayışında ona eşlik ediyor, bir yandan da Mercan’ın gündelik hayatının, televizyonda gördüğü kadınlar gibi “kendisine zaman ayırma çabalarının”, diyet, spor, gezme, “evin huzurlu sessizliğini dinleme” denemelerinin tanığı oluyoruz. İçinde bol miktarda hüzün barındırsa da çok güldüren bir tanıklık bu. Özellikle o kendine zaman ayırıp o zamanla ne yapacağını bilemediği ilk bölüm. Hani omuzunu dürtüp, “Bütün hayatın yükünü tek başına taşıyorsun zaten, ne yapacaksın kocayı? Yaşamana bak biraz” diyesiniz geliyor, ama o da televizyondan gelen ses gibi hariçten gazel okumak olacak.
TOY İstanbul ve id İletişim’in ortak yapımcılığında sahnelenen ‘Kul’u oyunlaştıran Seray Şahiner’in kendisi, rejisi oyuncu - yönetmen Mert Öner’e emanet. O da Mercan’ın dünyasını en sade şekilde kurmuş. Zaten tek kişilik oyunlarda genel olarak olduğu gibi en çok oyunculuktan güç alan bir iş, ‘Kul’ da. Seray Şahiner’in kalemine rengini veren mizah, oyunun en önemli kozu ve romanı okur okumaz Mercan’a vurulup mutlaka oynamak isteyen Dolunay Soysert de bu bölümlerin hakkını veriyor. Ayşe Ayter’in oyunun duygusuna yön veren ışık tasarımına özellikle dikkati çekmek isterim.
Mercan’ın umudunu kaybedip olayın renginin kararmaya başladığı bölüme geçiş biraz sert oluyor, düşen tempoyla birlikte seyircinin ilgisi de bir miktar dağılıyor. Ama izlediğimiz ilk oyundu, biraz da uzamıştı, hızlanıp toparlanmasını ummak için elimizde yeterli veri var. Metnin gücü, ekibin inancı, Dolunay Soysert’in gözlerinin ışıltısı ve su gibi akıp giden ilk bölüm, gibi.
KUL
TOY İSTANBUL
-Yazan: Seray Şahiner n Yöneten: Mert Öner - Dekor ve kostüm tasarımı: Özlem Karabay - Işık tasarımı: Ayşe Ayter - Yönetmen yardımcısı: Abdullah Cersel -Proje asistanı: Yeşim Çelebi - Oynayan: Dolunay Soysert