Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Murat Mahmutyazıcıoğlu, üç kuşak kadını anlatan “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin” oyunundan beri işlerini merakla takip ettiğim bir yazar. Bazen ama her nedense geç kalabiliyorum bir oyununu görmekte; “Istırap Korosu” da öyle oldu biraz. Aslında geçen yılki İstanbul Tiyatro Festivali’nde açmıştı perdesini. Şu dünyaya bıraktıkları izlerle adlarını anmaktan hiç vazgeçmediğimiz Gülriz Sururi-Engin Cezzar’ın İKSV bünyesinde verdikleri Teşvik Ödülü desteğiyle üretilmiş bir oyundu. Ve ne mutlu ki bazı oyunlar gibi festivalle sınırlı kalmadı ömrü, hatta seyirciyle buluşma yolculuğu büyüyerek devam etti, ediyor. Bir cumartesi akşamı Feriye’ye oyun görmeye gidip hıncahınç dolu bir salonla karşılaşmak mutlu etti beni gerçekten.

Haberin Devamı

Memleketimizden ıstırap manzaraları

Mahmutyazıcıoğlu’nun yazıp yönettiği “Istırap Korosu”, Maltepe’de bir aile apartmanında geçiyor. Her dairede başka bir hikâye, her birinde farklı bir ıstırap. “Komşunuzu seviniz” temalı bu kadar çok atasözümüz olması boşuna değil herhalde, neyin eksikliğini çekiyorsak o konuda cümleler üretilmiş. Bu apartman da bildiğimiz, herkesin duvarlardan geçen gıcırtılardan, çığlıklardan, kahkahalardan birbirinin hayatı hakkında bilgi sahibi olduğu ama kapısını çalıp derdini sormadığı apartmanlardan. Herkes yalnız, herkesin yaşayamadıkları, söyleyemedikleri, acıları, hayal kırıklıkları var, herkesin ıstırabı kendine.

Memleketimizden ıstırap manzaraları

Oyunda 14 karakter var toplamda, sokak köpeğini ve rüyadaki hocayı sayarsak 16. Toplum ne der baskısından aşkını yaşayamayanlar, sevmediği, sevişmediği kocasını bırakıp gidemeyenler, beyaz atlı prensi bekleyen hatta kovalayanlar, hasta çocuğu için şifa umanlar, yıllar önce kaybettiği kocanın hayaliyle yaşlanıp ömür tüketenler… Ve bunların hepsi için iki oyuncu: Seda Türkmen ve Deniz Karaoğlu. Her ikisi de karakterden karaktere girmek, anlatıcı olmak konusundaki yeteneklerini daha önce göstermiş oyuncular, fakat birlikte yakaladıkları uyum gerçekten baş döndürücü. Ortada tek bir dekor ya da aksesuar yok, birer sandığın üzerinde oturmuşlar, 14 karakterin iç içe geçen hikâyelerini aktarıyorlar. Bir yandan iç sesleri olup anlatıyor, bir yandan dış sesleri olup oynuyorlar ve bunu inanılmaz bir hızla, bir an aksamayan bir tempoyla yapıyorlar. Bu arada şunu söylemem gerek ki kimin kim olduğunu ve ne yaşadığını öğrenene kadar zorlandım takip etmekte. “Şu an kimi izliyorum, onun derdi neydi, işte Canan kimin karısıydı, Zeynep kimdi, Mehmet kimdi”… Ama o sırada da izlediğim şey çok izlenesi, çok keyif veren bir şey olduğu için kendimi oyuncuların rehberliğine bırakıverdim. Nitekim kısa sürede beraberce yolumuzu bulduk ve ıstırap deryası memleketimizden dertli insan manzaraları arasında dolaştık 65-70 dakika boyunca. Üstelik kahkahalar eşliğinde.

Haberin Devamı

BAM yapımı “Istırap Korosu” (Zerrin Tekindor’un oynadığı “Toz” ile birlikte Habitus Kitap’tan yayımlanmış baskısı da mevcut), yarın Sahne Pulcherie’de, kasım ayında Boa Sahne, Atlas 1948 ve gene Sahne Pulcherie’de oynanacak. Seyircinin son derece tanıdık bir dünyayla karşılaştığı, müthiş oyunculuklar izlediği, bitince uzun uzun alkışladığı, kulaktan kulağa yayılarak gittikçe daha çok kişiye ulaşan bir oyun. Bana göre tiyatronun en güçlü yanı, şu ana, bugüne dair meseleleri, dertleri, duyguları hızlı ve aracısız şekilde seyirciyle buluşturabilmesi. Bunun için de iyi bir yazar, yaratıcı bir yönetmen ve iyi oyuncular gerekiyor/yetiyor. İlla kuş kondurmaya ihtiyaç yok, hatta çoğu zaman kondurulmasa daha iyi.