İyilik nasıl bulaşıcı bir şey aslında. Umut da öyle. Birleştiriyor insanları.
Eğer 13 gün boyunca bir yavru köpeğin bir kuyudan çıkarılmasını bekliyorsa birileri, bundan daha gerçek bir ortak payda yok. Hayata inanmak için daha güçlü bir sebep de.
Dün uzun süren karanlığından çıkıp ışığa kavuşan Kuyu’nun hikâyesi, bizim de onunla beraber güneşli bir sabaha uyanmamıza neden oldu.
Adını çıktığı çukurdan alan Kuyu, üç aylık bir Kangal yavrusu. Bundan 13 gün önce Beykoz’da 30 santimetre çapında, 70 metre derinliğinde bir sondaj kuyusuna düştü. Sesine insanlar geldi. İşi bu olmayan, kurtarma çalışması için teçhizata, alet edevata değil ama vicdana sahip insanlar.
Akıllarına gelen her yöntemi denediler. Kafesler mi sarkıtmadılar, kancalarla sosisler mi... Kuyu’yu gelmeye ikna etmek için kullanılmadık yiyecek, oyuncak, koku kalmadı. Bir yandan ancak ölmeyeceği kadar yiyecek veriliyordu ki büyüyüp duvarlara sıkışmasın.
Günler, geceler geçti, zaman zaman AFAD paydos etti, onlar vazgeçmediler. Kuyu’nun düştüğü derin çukurdan endişeyle bakan gözlerini görmüşlerdi bir kere.
Uykular kaçıyordu beklerken. Bir kısmımız Beykoz’da kuyu başında, kalanımız evde bilgisayar karşısında bir şeye birlikte dertlenmek, çare bulmak için ortak akıl üretmek ve sonunda hep beraber sevinmek nasıl oluyordu, hatırladık.
Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi öğrencileri Kuyu’yu kurtarmak için robotik kol tasarladılar, her işin başı bilimdi, onu da hatırladık. O kol da yeterli olmadı köpeciği kurtarmaya ama bu emeğe ve yaratıcılığa şapka çıkardık.
Hayvan Hakları Konfederasyonu’ndan Barış Şengün dakika dakika aktarıyordu başında beklediği kuyuda olup bitenleri. Bir yandan klavye başı şövalyelerine hesap vermekteki, cevap yetiştirmekteki sabrına hayran olmamak elde değildi tabii. Orada konunun uzmanları var, gönüllü hekimler, jeoloji mühendisleri sabaha karşı olay yerinde bekliyor ama olsun, biz yeri geldi mi her konudan anlarız: “Vakum denediniz mi?” “Sorduk, parçalanır dediler”. “Yanda başka kuyu açsanız da dipten geçseniz?” “Su kaynakları var, toprak kayması olabilir”. “Kuyuyu taşla doldursanız da köpek yüzeye çıksa?” “Oksijeni kuyunun duvarındaki karstik boşluktan alıyor, boğulur”. “Deneseniz ne kaybedersiniz?” “Köpeği!”
En sonunda konuya hayvan hakları konusundaki hassasiyeti bilinen Prof. Dr. Orhan Kural ve Zonguldak’tan gelen kahraman TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu) ekibi el attı. Ve onların yaptığı pnömatik pistonla Kuyu sağlam ve sağlıklı bir şekilde kurtarıldı. Mutlu son.
Ağlayanlar mı istersiniz, alkışlayanlar mı. Kucaktan kucağa gezen Kuyu köpek artık ilk günden beri emeklerini esirgemeyen Beykoz İtfaiye ekibinin bir elemanı.
Ama çok daha önemlisi; dayanışmanın, ortak akıl ve vicdanın, merhametin, umudun, sabrın, emeğin simgesi. Sanki kendisiyle beraber günlerdir ondan haber bekleyenleri de çıkardı karanlık bir kuyudan. Unuttuklarımızı, ihtiyaç duyduklarımızı hatırlattı. Rahat bir nefes aldık.