Bir arkadaşımla kafede karşılıklı oturmuş konuşuyoruz. Konumuz son dönemin sağlıklı pişirme gereci olarak yükselen değerleri döküm tencere ve tavalar. Arkadaşım bir markadan söz ediyor, duymamışım daha önce, tekrar soruyorum, not alayım unutmayayım, o da heceliyor.
Sonra unutuyorum tabii pek çok konu gibi. Eve gelip facebook’umu açtığımda karşıma pat diye o firmanın reklamı çıkıyor. “Aaa ne tesadüf” diyorum, “bugüne kadar hiç duymadım, bir sözünü ettik karşıma çıktı, bak şu Allah’ın işine”.
Ertesi gün ama, aklıma BBC’de aylar önce okuduğum bir makale geliyor. “Akıllı telefonlarınız sizi dinliyor olabilir”. O zaman epey fantastik bulmuştum. Arayıp buluyorum, hâlâ öyle görünüyor gerçi ama bir o kadar da tedirgin edici.
Annesi Tayland’da trafik kazasında ölen dostundan söz ettikten kısa bir süre sonra akıllı telefonundaki arama motorunun kendisine söz konusu kazanın haberini önerdiğini anlatan biri, erkek arkadaşına migren ağrısından söz ettiğinin ertesi günü twitter’da migren destek grubu tarafından takibe alınan bir başkası, regl olduğunu söylediği gibi hijyenik ped reklamlarının akınına uğrayan bir diğeri... Haber bu tip hem sıradan görünen hem de insanı huylandıran öykülerle dolu.
Haberi yazan Zoe Kleinman konuyu “Daha neler” cevabını almayı umarak Pen Test Partners Şirketi’nden siber güvenlik uzmanı Ken Munro ve meslektaşı David Lodge’a sormuş ve bir akıllı telefonun pekala böyle ‘casusuluk’ yapabileceği cevabını almış. Hatta Munro yaptıkları denemeyi de şöyle anlatıyor: “Telefondaki mikrofonu kullanma izni aldıktan sonra internette bir dinleme sunucusu kurduk. Telefonun mikrofonunda duyulan her şey, dünyanın neresinde olursa olsun bize geri döndü ve biz de o konuyla ilgili özel reklamlar gönderdik”. Hepsi de sadece iki günlerini almış.
Facebook olsun, Google olsun, başka teknoloji firmaları olsun, markaların mikrofon verilerinden elde edilen bilgilere dayanan reklamlarına izin vermediklerini ve bu bilgileri asla üçüncü kişilerle paylaşmadığını belirtiyorlar.
Tabii öyle söyleyecekler de ne kadar inandırıcı? Kaldı ki bizim buna inanmamız ne kadar safça! Uslu uslu senden emir bekleyen telefonuna “Hey Siri” diyorsun, “Ok Google!” diyorsun, harekete geçiyor. Neden diğer sözcüklere de duyarlı hale getirilmesin? Böyle bir imkan olduğuna göre neden kullanılmasın?
İki gün sonra bir başka kafede yan masada oturanların konuşmalarına kulak misafiri oluyorum. Bir sıvı detoks markasından söz ediyorlar. Bildiklerimden farklı ürünlerin adı geçiyor, merak ediyorum ama soramıyorum.
Zaten ne hacet? Bir saat sonra instagram’ı açtığımda karşımda o firmanın reklamı var. Telefonum da benimle beraber ‘kulak misafiri’ olmuş anlaşılan ve o daha becerikli tabii, duyduğunu unutmuyor, takip edip yakalıyor. Ya da bu da bir tesadüf, hep beraber paranoyaklaşıyoruz.
Fakat her koşulda çok ürkütücü değil mi? Hiçbir anda gerçekten yalnız değilsin, her saniye bir göz tarafından izleniyor, bir kocaman kulak tarafından dinleniyorsun. Kendi elimizle hayatımızı dört bir yandan kuşattık.
Telefonların akıllı olduğu kesin de, kendine böyle bir açıkhava hapishanesi inşa eden insanın zekasından şüphe etmek lazım.