Herkesin komedi anlayışı aynı olmak zorunda değil elbette. Birinin güldüğüne diğeri gülmez, ötekinin bir mizah başyapıtı saydığı berikine muz kabuğına basana basma şakası gibi görünür, olur bütün bunlar. Ama işin içinde şiddet varsa, bu herkes için kırmızı çizgi olmalıdır. Mesela animasyonla ‘şirin’ hale getirilmeye çalışılsa da birinin kafasını koparıp onunla top oynamak herkes için kan dondurucu bir sahnedir. Komik tarafı da yoktur.
Beyaz Show, bu hafta konuk olarak aldığı ‘Survivor’ Turabi için bir sürpriz video hazırlamış. İzleyenler biliyor ya, Turabi ‘özlü’ sözleri kadar, yarışma kazandığı zamanki taşkın sevinç gösterileriyle ünlü. İşte onlardan bir kolaj hazırlamışlar Beyaz Show ekibi olarak ama mevcut tuhaflıklarla yetinmeyip onları bir de bilgisayar efektleriyle desteklemişler. Böylece ortaya kan revan dolu bir şiddet ‘parodisi’ çıkmış.
Turabi eline tabancayı tüfeği alıp rakibini tarıyor, fışkıran kanlar arkadaşının yüzüne sıçrıyor. Yetmiyor, kafa havaya uçup içinden oluk oluk kan akıyor. Bitiyor mu, hayır, en sonunda da birinin kafasını koparıp yere atıyor, bir de onunla şut çekiyor.
Sonra biz oturup aman çoluğu çocuğu içkiden, sigaradan, öpüşmeden, sevişmeden, muhtelif ‘ahlaka aykırı’ şeyden uzak tutalım diye ekranlarda sıkı yönetim ilan ediyoruz. Millet dizilerde sürekli rakıyı sek içiyor, gençler beyaz sıvı görüp özenmesin diye. Hollywood aktörlerinin bile ağızlarında birer buzlanmış halka, niye, sigara sağlığa zararlı.
Gerçekte en tehlikeli olan toplumda gittikçe yükselen şiddet eğilimi değilmiş, onu izleyip kahkaha atan çocuklar için kafa kesmenin sıradan, hatta ‘komik’ bir eyleme dönüşmesi ürkütücü değilmiş gibi. Hem de böylesi bir dönemde. Artık kafa kesme herkese aynı şeyi hatırlatırken.
Kimin aklına geliyor, kim komik buluyor, orada onca kişi var, biri de demiyor mu, “Bu vahşi şeyin gülünç olduğundan emin miyiz?” diye?
Adamın köpeği ısırdığı an
Kadın ve eşcinsel cinayetlerinde adaletin yerini bulmasının karşısındaki bir numaralı engel ‘ceza indirimi’. Bu sayede kurbanı değil katili koruyan sonuçlar çıkıyor mahkemelerden. Kadının bir sözü davranışı adamın erkeklik gururuna dokunduysa, ona hak vermeyecek hakim yok gibi. “Sen de erkek misin, dedi bana” diye lafa girdiğin zaman akan sular duruyor. Altta mı kalsaydı, namusunu temizlemese miydi?
Eğer bir eşcinsel cinayetiyse söz konusu olan, böyle bir ‘aşağılamaya’ da gerek yok, “Bana ilişki teklif etti” kendi başına kabul edilebilir bir cinnet sebebi. Sapladığın otuz bıçak haklı görülüveriyor o zaman. Sanki kabul etmemek bir seçenek değilmiş gibi.
Ya da katil o cinayet mahalline, çoğunlukla da maktulün evine, gözleri bağlanıp silah zoruyla getirilmiş gibi. “Sen niye gelmiştin?” diye soran yok, kadınlara halbuki hepsi sorulur, niye ordaydı, niye öyle bakmış da gülmüştü, ne yani bu davetiye çıkarmak değil miydi? Hayır, konu erkeklikse gerisi teferruat zaten. 14 yaşında çocukta ‘ilişkiye rıza’ bulan yargımız, koca adamları korunmaya muhtaç mağdur pozisyonuna koyuverir.
Bu yüzden, geçen hafta Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nden çıkan karar, adeta adamın köpeği ısırması etkisi yarattı. Diken’den Burcu Karakaş’ın haberiydi; 2015 Ocak’ın ayında para karşılığı birlikte olduğu kişiyi boğarak öldüren Necat Yenel, “Ben burada kurban olarak bulunuyorum” demesine rağmen kasten adam öldürmekten müebbet hapse mahkum oldu. Mahkeme herhangi bir ceza indirimine gerek olmadığına karar verdi.
Tam da bu davalarda görmek istediğimiz hareketler. Şaşırıyoruz, seviniyoruz, sevindiğimize üzülüyoruz.