Hiç anlayamamıştım bu ‘utanç’ nereden gelip işlemişti içime daha ergenlik çağında. Kimse bana kadın olmanın her ay belli bir süre kanla haşır neşir olmak olduğunu ama bunun ayıp bir şey olduğunu anlatmamıştı.
Gerçekle yüz yüze kaldığımda zaman da “Aman kimselere söyleme, bu bir utanç vesilesi” diyen olmadı. Doğal bir olay olduğu, bu yaşa gelen her kızın başına geldiği anlatıldı aksine.
Gene de ben çok uzun süre, bir eczaneye girip “ped” isteyemedim. Hele hele erkek eczacıdan. Buna kendi kendime karar verdim. Kadınlar arasında bir “suç ortaklığı”ydı bu, hadi onlardan istemek kabul edilebilirdi. Ama bir erkekten, daha neler! Tek seçeneğim varsa, mecbursam, eczanenin önünde defalarca tur attığımı bilirim, içeri girip söyleyeceğim cümleleri prova ederek. Marketler bu konuda kurtarıcıydı, diğer malların arasına sepete atıp adını telaffuz etmeden alıp çıkabiliyordun.
Bu konuda tek olmadığımı da zamanla gördüm, saçmalığını fark etmekle beraber yenmem daha da fazla zaman aldı. Kadın olarak dünyaya gelmişseniz, ne hikmetse kimse size öğretmeden, doğanızdan utanmak genlerinize kodlanıyor. Herhalde “Öyle oturma, kızlar usturuplu oturur, öyle koşmaz, oraya tırmanmaz, atlamaz, zıplamaz”ların falan da etkisi var.
Bu konuda çok şey borçlu olduğum Duygu Asena’yı anmak isterim, onun kitapları, özellikle 1988’de yasaklanan “Kadının Adı Yok” ve çıkardığı şahane Kadınca dergisi barıştırdı bir kuşağı kadınlığıyla. Erkeklere yapılan sünnet düğünü gibi kadınlara da “regl partisi” önerişini unutmam, müthiş etkilenmiştim. Şahane bir fikirdi, “erkekliğe adımı” gurur, “kadınlığa adımı” utanç vesilesi olarak görenlere tokat gibi cevaptı. Yokluğu ne büyük eksiklik. Bizim aradan geçen zamanda bir arpa boyu yol gidememiş olmamız da ne fena tabii.
Pardon gitmişiz aslında. Twitter’da Kampüs Cadıları’nın hesabında gördüm, fotoğrafını çekip koymuşlar; bir market rafında “kadın pedlerinin” önüne “Lütfen paket yapmadan kasaya götürmeyin” yazacak kadar ileri gitmişiz. O ne idüğü belirsiz, mesnetsiz, mücadele edilmesi gereken utancı ete kemiğe büründürecek, “Regl ayıp bir şey, utanmalı, saklanmalısınız” diye parmak sallayacak kadar ileriye.
Kadın istisnasız, aylık olarak âdet gören bir canlı ve bu da tuvalet kâğıdı kadar doğal bir ürün, nesini paket edeceksiniz? Ne oluyor poşete girmeden gidince? Kasada oturan adam rahatsız mı oluyor? Aklına kötü şeyler mi geliyor, niyeti mi bozuluyor, ne oluyor?
Erkeklerin akıllarına gelen bütün kötü düşünceleri kadınları ve onlara dair her şeyi farklı şekillerde “kapatarak” örtbas etmeyi denediğimiz için ha bire tacizler patlak veriyor sağdan soldan. “Biz tahrik oluyoruz, kadın şunu giymesin, böyle bakmasın, şöyle yürümesin, hava kararmadan evine dönsün, ıssız sokaklarda dolanmasın, dört duvar arasına kapansın,” bitti, “Ped bile alamasın rahat rahat”a geldi sıra.
Hakikaten illallah.
Tekrar dönüp ‘80’li yıllardan, sıfırdan mı başlayacağız
“Bakın bu kadın. Sizinle eşit haklara sahip bir varlık. Bir bedeni ve doğal ihtiyaçları var” şeklinde?