Gören herkesten duyduğum cümle, tepine tepine güldükleri, gülmekten helak oldukları, gül gül öldükleri şeklindeydi. Şevket Çoruh’un varını yoğunu ve tabii ki en çok yüreğini ortaya koyarak, dostlarının da desteğiyle açtığı Baba Sahne’nin ilk oyunu ‘Bir Baba Hamlet’, sürekli kapalı gişe oynuyor ve bir görenin bir daha görmek isteyeceği bir tat bırakıyordu ardında, anlatılanlara göre.
Kendi deneyimim, az söyledikleri yönünde. Evet, ‘Bir Baba Hamlet’ çok güldüren bir oyun. Ama asla bu kadar değil.
İki kalas, iki heves
Alman yazar Sebastian Seidel’in ülkesinden ve dünyada sayısız prodüksiyonu yapılan oyunu ‘Hamlet for You’, özgüvenleri boylarından büyük iki aktörün ‘Hamlet’ sahneleme çabasını anlatıyor. Biri bu tam olarak iki kalas, iki hevesten oluşan topluluğun patronu ve diğerini yevmiyesinin keserek ya da duruma göre ikiye katlayarak denetim altında tutmaya çalışıyor. Yeteneğinin sınırlarına bakmadan ‘doğru düzgün’ bir Shakespeare sahneleme iddiasında. Diğeri, meydanı boş bulduğu anda oyunu bir rock ya da arabesk müzikale çevirme tehlikesini bünyesinde barındıran, şarkı söyleme heveslisi, şaşkın bir arkadaş. Bu ikisinin itişmesinden çekişmesinden ortaya bütün rolleri iki kişinin oynadığı, kavgalı gürültülü ‘Bir Baba Hamlet’ çıkıyor. Bir de anlıyoruz ki, “Çürümüş bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda”.
12 kişilik tempo
Yücel Erten’in kıvrak Türkçesiyle dilimize kazandırdığı oyunu Tiyatroadam’da ‘Ivan Ivanoviç Var mıydı, Yok muydu?’ ve ‘İntiharın Genel Provası’, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda ‘Kıran Resimleri’, ‘Hayvan Çiftliği’ gibi iyi oyunlarda imzası olan Emrah Eren sahneliyor. O sahnede iki kişiden 12 kişi yaratan tempo, müthiş oyuncular kadar onun eseri. İki perde iki saat sürüyor, iki saat daha sürse olurmuş gibi çıkıyorsunuz. Barış Dinçel’in sahne ve kostüm tasarımı bu deli bozuk ikilinin karakterden karaktere girmesini, sahneden sahneye jet hızıyla geçmesini müthiş kolaylaştırıyor. Bir perukla Gertrude’dan Ophelia’ya, oradan göz açıp kapayana kadar mezar kazıcısına dönüşen bir oyuncu var karşımızda, kolay mı?
Shakespeare’in zamansız ve mekânsız metni, bir de böylesine doğaçlamaya izin veren çılgın bir komedi kılığına bürününce, tabii ki kaçınılmaz olarak günümüze, yakınımıza yöremize dair de göndermeler içeriyor. Bir sahnede seyirciyi de Shakespeare dönemine götürüp oyuna katıyor ve biz hep beraber kendimizi karakterlere koro halinde karşılık verir, hatta “Bir Baba Hamlet, hey Allah!” diye bağırırken buluyoruz. Tabii ki olay Danimarka Krallığı’nda geçiyor gene.
Müthiş ikili
Şevket Çoruh ve Murat Akkoyunlu inanılmaz bir ikili olmuşlar. Ben diyeyim Kavuklu Pişekar, siz deyin Zeki Alasya - Metin Akpınar, ya da hiç kimseye benzetmeyin, iki çok yetenekli aktörün birbiriyle uyum içinde yakaladığı bir büyü var sahnede. Ve tabii seyirciyle de el ele vererek. Ben uzun zamandır seyircinin bu kadar katılarak sahneye yerli yersiz laf atarak değil, gerçekten bir parçası olarak - izlediği, evrensel ve de bizden bir oyun izlememiştim.
Hâlâ tiyatronun öldüğünü ya da modasının geçtiğini iddia edenler varsa, ‘Bir Baba Hamlet’i görmeleri lazım. Onda sinemada olmayan ne olduğunu, bunun neden beyaz perdede yakalanamayacağını ancak öyle anlayabilirler.
‘BİR BABA HAMLET’ BABA SAHNE
- Yazan: Sebastian Seidel
- Çeviren: Yücel Erten
- Yöneten: Emrah Eren
- Sahne ve kostüm tasarımı: Barış Dinçel
- Işık tasarımı: Yakup Çartık n Hareket düzeni: Işıl Zeynep n Müzik: Can Şengün n Şarkı sözleri: Faruk Üstün n Eskrim koreografisi: Deniz Özmen n Oynayanlar: Şevket Çoruh, Murat Akkoyunlu