Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Şu anda dünyanın neresinin güvenli olduğundan yüzde yüz eminsiniz?” sorusuna gözü kapalı kaç ülke sayılabilir, bilemiyorum. Şiddet öyle sınırların içine hapsedilip zaptedilebilen bir şey değil, dolaşım engeli tanımıyor. Adalet Ağaoğlu’nun “Kozalar”ını şimdi Pangar Tiyatro Avignon Festivali’nde oynuyor, keşke bir an önce İstanbul’da görebilsek. O zamana kadar metnini okuyun derim; kapının dışında sandığın şiddetten içine kapanarak nasıl korunamayacağını öyle güzel anlatıyor ki.

Ama anlıyorum, insanlar kendilerince daha güvensiz buldukları yerlere gitmeme hakkına sahip, sonuna kadar. Gezmek için de olsa, daha önceden planlanmış bir sanat etkinliği için de olsa, şu an Türkiye seyahat için cazip olmayabilir.

Haberin Devamı

O yüzden neden Muse ya da Skunk Anansie Türkiye’ye gelmekten son dakikada vazgeçti diye sormuyorum. Belki kendileri için, belki de konsere gelecek kalabalığın güvenliği için endişe etmiş olabilirler. İnsanların zor zamanlardan geçerken dayanışması iyi bir şeydir ama yapamayana da kızılmaz. Üzüntülerini bildirmişler, sevgilerini yollamışlar, “İlk fırsatta görüşme” dileklerini iletmişler. Pekala, bekleriz, biz buradayız.

Ama İzmir’deki konserini iptal ederken bir de yanında “Bugüne kadar ne savaş bölgelerine, ne diktatörlüklere gittim, Türkiye kadar tehlikelisini görmedim” gibi bir açıklama yapan Joan Baez’i anlamam mümkün değil. Üstelik ben kendimi bildim bileli gelip gittiği, daha bir yıl önce çarşı pazar gezdiği, dostlar edindiği, akşamları insanlarla hep beraber göbek attığı ülke için söylüyor bunu. Soğuk bir mesafeden konuşan biri olsa daha anlaşılır olacak belki.

Ben de kendisine sormak istiyorum: Acaba farkında mısınız, o bir geceliğine uğramaktan çekindiğiniz, “Kendimi de ekibimi de tehlikeye atmamam gerektiğini düşünüyorum” dediğiniz yerde insanlar yaşıyor. Normal hayatlarını sürdürmeye, işlerine güçlerine gitmeye, çocuklarını büyütmeye, gelecek umutları yeşertmeye çalışıyorlar.

Zaten zorlanıyorlar ve endişeliler, tutunacak dal arıyorlar. Hiç ihtiyaç yok, sizin uzaklardan tedirgin edici mesajlar yollamanıza.

Haberin Devamı

Alt tarafı iki şarkı söyleyip iki de mesaj verecektiniz. Tamam yapmayın. Ama her sabah gözünü “Yok yok, bu ülkede yaşanmaz” diye açıp o gün dünyanın hangi köşesinde bir hayat umudu görüyorsa bunu facebook ve twitter’dan ele güne duyuranların yaptığı kadar can sıkıcı ve faydasız, bu yazdıklarınız. Yanlış anlaşılmasın, gidilmesine itirazım yok. Herkesin bir tane hayatı var, nerede mutlu ve güvenli hissediyorsa ve tabii imkânı da varsa orada sürdürmeli. Ama bunun edebiyatı, bir tek umutsuzluğu besliyor. Giden var, gidemeyen var, gitmeyi tercih etmeyen var. Her neyse, onlarınki okuyanın gününü fazladan karartmaya yarıyor, sizinki de olsa olsa başka gelmeyi düşünen varsa onu da durdurabilir belki.

Yoksa “Bizim için endişeleniyor, bir de kırk yıldır olduğu gibi Nâzım Hikmet’in Kız Çocuğu şiirini dünyanın güvenli coğrafyalarında söyleyip adımızı anmaya devam ediyor” diye mutlu olmamız mı bekleniyordu?

Sizin bugüne kadar pek çok coğrafyada insan hakları ve özgürlükler için, barış için şarkılar söylemiş bir müzisyen olarak buradakilere de cesaret vermeniz gerekmez miydi?

Haberin Devamı

Bunu yapamıyorsunuz, anlıyorum. Ama bari insanları ürkütmeyin.