Genel olarak ‘yaz dizilerine’ dair önyargım var. Neden havalar ısınınca insanların zekâlarının da eksildiği varsayımından hareket edildiğini anlamıyorum, romantik olmadıkları gibi komik hiç değiller genelde. Aralarında karşı konulmaz bir kimya olan, çarpıştıkça birbirlerine kilitlenen fakat anaokulunda oldukları için ilgilerini diğerinin saçını çekerek belli eden genç kadınlar ve genç – kaslı erkekler izliyoruz yaz dizilerinde. Tabii ki hepsi de bir tatil beldemizde çekiliyor ki hayatta erişemediğimiz deniz ve güneş ekrandan içimizi açsın.
Eğer siz de bu haklı önyargılara sahipseniz hemen bir şans vermenizi önereceğim bir dizi var: Kanal D’de yayınlanan “Dönence”. Foça’da çekiliyor, ana karakterleri gençler, fakat bir farkı var, bunlar hayatla ilgili gerçek meseleleri olan gençler. Üniversite sınavının sonucunu bekleyen Gece’nin (Sümeyye Aydoğan) hayatı ailesinin pek de ona sormadan aldığı kararla bir anda değişiyor. Aslında bu kararı annesi Verda (Didem İnselel) kimseye sormadan alıp diğerlerine dayatıyor da denebilir. Çünkü Gece’nin asperger sendromlu (otizmli) bir kız kardeşi var; Gülce (Ülkü Hilal Çiftçi), kalabalıktan, gürültüden, kaostan, kendisine dokunulmasından olumsuz etkileniyor ve annesi küçük, sakin bir yerde yaşamanın onun gelişimi için iyi olacağını düşünüyor. Kaldı ki gidecekleri yerde özel çocuklar için bir yelken kulübü var. Kendisini karısını ve kızlarını mutlu etmeye adamış ideal bir aile babası ve mimar olan Cem (Emre Kınay) de karısının isteğini kırmıyor ve kendilerini Foça’da, yeni bir hayatın içinde buluyorlar.
Aşk ve romantizm elbette var. Gülce’nin yazıldığı yelken kulübünde Özgür (Caner Topçu) adlı bir hoca var, kendisi pek özgür sayılmaz, anne babalarını bir yangında kaybettikten sonra hayatını yine asperger sendromlu kardeşi Rüzgâr’a (Doğa Karakaş) göre yeniden kurmak zorunda kalmış. Bu dörtlüden Gece’nin ortamlara bomba gibi düşen zengin züppe erkek arkadaşı Miro’nun (Atakan Hoşgören) entrikalarına rağmen bir aşk doğuyor. Farklı özellikler gösteren asperger sendromlu Gülce ile Rüzgâr’ın (Gülce kendisine dokunulmasını asla istemezken Rüzgâr sevgisini doludizgin gösteren, sarılarak sakinleşen bir çocuk) arkadaşlığı da yürek ısıtan cinsten. Rüzgâr’ınki aslında aşk ama Gülce’nin başka sevgilisi olması onu üzmüyor mesela; “Neden üzülsün kalbim? Gülce mutlu, Rüzgâr mutlu” diyor.
“Dönence” izleyende otizme – ve otizmli çocuk ailesi olmaya - dair ciddi bir farkındalık yaratan bir dizi. Asla ‘öğretici’ olmaya soyunmuyor ama tanık olduğumuz durumlar bizi daha içeriden bir yerden bakmaya yönlendiriyor. Bu ‘içeriden’ sözünü rahatça kullanamazdım, kendisi de otizmli bir genç annesi olan İrem Afşin’in Oksijen’deki yazısını okumasaydım. Dizinin “otistik kardeşin sorumluluğunu üstlenmesi gereken ‘diğer çocukların’ bocalama hâllerini yansıtması, gerçeğe yakın bir otizmli ailesinin hayat akışını aktarması, otizme dair diyaloglarda doğru tanı kullanımları, otizmin zor gerçeklerinin yakın çevreden de bizzat otistik bireyden de saklanmaması, (…) olabildiğince realistik ‘otistik birey sosyal hayat içinde neler yaşar?’ kriz sahneleri” gibi yönleriyle onu tatmin ettiğini söylüyordu. Oğlu Nazım Özgün’ün de Gülce’yi oynayan Ülkü Hilal Çiftçi için “Gerçekten otistik değilse iyi çalışmış rolüne” dediğini yazıyordu ki herhalde daha ‘içeriden’ bir yorum olamaz. Ayrıca bu yorum dizinin keyifle izlenmesinin nedenlerinden birini daha ortaya koymuş olur çünkü Gülce de Rüzgâr da abartısız ve sahici oyunculuklarla güçlenen karakterler. Dizide bütünüyle iyi oyunculuklar izlediğimizi de eklemem gerek.
Son olarak, “Dönence” 2022 MIPCOM Cannes Diversify TV Ödüllü İsrail dizisi “Exceptional”den uyarlama. Senaryoyu SA Yazı Grubu, Ebru Hacıoğlu, İbrahim Güler, Melek Ordu yazıyor, Serdar Gözelekli yönetiyor. Ekran genel olarak sevgisiz, şiddet dolu aile hikâyelerine teslim olmuşken “Dönence”de sevgi temelli bir hikâye izlemek bile başlı başına iyi geliyor insana.