Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Öncelikle şunu önemli bir kazanım olarak belirterek söze başlamak lazım: Son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de “toplumsal cinsiyet eşitliği” diye bir şey cümle içinde kullanılmaya başladı. Kadınla erkeğin toplum içindeki konumlarına, her ikisine atfedilen görev, sorumluluk ve özgürlük alanlarına “alıcı gözle” bakan kişi, kurum ve kuruluşların sayısı arttı.

Hani eğer adını koyarsak belki sonrası gelir: Ülkemizin toplumsal cinsiyet eşitliği karnesi her alanda çok zayıf.

Erkekleri izlediniz
Ama dedim ya sevindirici şeyler oluyor, misal TÜSİAD dizileri bu açıdan inceleyen bir araştırmaya önayak olmuştu. Şimdi de Reklam Verenler Derneği (RVD) Reklamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği diye bir platform kurdu ve Bahçeşehir Üniversitesi Reklamcılık Bölümü ile birlikte 2007’den beri Effie ödülü alan 489 televizyon reklamını kadın ve erkek temsilleri bakımından mercek altına aldı.

Haberin Devamı

Koordinatörlüğünü BAU Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyeleri Dr. Gül Şener ve
Dr. Eda Öztürk ile süpervizörlüğünü Dr. Önder Yönet ve Dr. Hande Bilsel’in üstlendiği araştırmadan çıkan içler acısı sonuçlar da Kristal Elma Ödül Töreni’nde paylaşıldı.

İlk oran zaten her şeyi açıklar durumda: Reklamlardaki ana karakterlerin yüzde 65’i erkek, yüzde 35’i kadın. Bu yüzde 35’i de tahmin edeceğiniz gibi ev temizlik ürünlerine (ana karakterlerin yüzde 91’i kadın), moda, tekstil, aksesuara (yüzde 80 kadın), bir de beyaz eşya (yüzde 64) ve kozmetiğe (yüzde 63) borçluyuz. Aslan gibi yurdum erkeği elektrik süpürgesi kullanmayı ya da gözaltı kremi sürmeyi kendisine yakıştırsa onu da göremeyeceğiz. Banka finans alanında kadın ana karakterlere ayrılan pay yüzde 4, telekomünikasyonda yüzde 6 çünkü. Sanırsın kadınların parayla işi yok, cep telefonları da sadece erkeklerin kullanımında.

Bu arada diyelim ki ana karakter kadın, ille bir erkek ses’ otoritesini koyuyor ortaya. Dış seslerin yüzde 89’u erkek, bir rivayete göre daha “güvenilir” olduğu
için. Erkekleri izliyor, erkekleri dinliyoruz.

Reklam karakterlerini nerede görüyoruz peki? Kadınları tabii ki evde! Yüzde 43 oranında. Sadece yüzde 10’u iş yerinde. Hatta 2016-2018 arasında tek bir kadını işyerinde görmemişiz. Erkekler ise ofiste, plazalarda mühim toplantılarda, açık havada, macera peşinde, ancak yüzde 20’si evde bulunuyor. Sokakta traş olamadıkları içindir herhalde.

Haberin Devamı

Erkekleri izlediniz
Kadınların yüzde 4’ünün medeni durumu belli: Evliler. Erkeklerin ise sadece yüzde 22’si. Yarı yarıya. Evi çekip çevirmek kadının işi. Erkeklerin sadece yüzde 1’ini bu rolde görebiliyoruz, o da tahminen karısına sürpriz pasta yapıp mutfağı savaş alanına çevirirkendir ki kadın gelip sihirli bir fırça darbesiyle her yeri pırıl pırıl yapsın.

Özetle araştırmaya baktığımız zaman görüyoruz ki reklamlar toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda toplumun kendisinden de geri bir noktada ve on yıldır da istikrarlı olarak gerilemeyi sürdürmekte.

Umarım bu dehşet verici tablo sektörde bir uyanmaya neden olur. RVD Başkanı Ahmet Pura’nın dediği gibi reklamlar toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada önemli bir unsur olabilir çünkü.
Hele önce bir toplumun kendisini yakalasın da.