Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önceki gün bir tane daha çok ünlü, kitapları çok okunan, sözü çok dinlenen erkeğin yaldızlarının dökülüşünü izledik sosyal medyada. Her şey Leyla Salinger adlı hesaptan yazar Hasan Ali Toptaş’ın bir videosuyla paylaşılan “Bu adamın ifşalanmasını heyecanla bekleyen kaç kişiyiz?” sorusuyla başladı. “Nasıl yani?”, “Yok canım!”larla ilk şaşkınlık atlatıldıktan sonra “Ben ve pek çok arkadaşımın kendisiyle nahoş anıları var üniversite yıllarına ait. Şu anki bilinç ve cesarete sahip olsam kesinlikle ifşa ederdim” açıklaması geldi. Ve zaten kısa sürede gördük ki o kadar da şaşkınlık yaratan bir “ifşa” değilmiş bu. Bilen, duyan ve elbette maruz kalan ve maalesef susan epeyce kişi var. Hepsi Leyla’dan aldıkları cesaretle birer birer konuşmaya başladılar.

Haberin Devamı

Bu arada, bugüne kadar neden sustuklarını merak eden varsa konuya gelen tepkilere göz atmasını öneririm. Hâlâ birileri ünlü bir erkek tarafından taciz edilmenin çok havalı bir şey olduğunu, söz konusu şanslı kadının bu anısıyla gurur duyduğunu, bu yüzden içinde tutamayıp coşkuyla ele güne duyurduğunu zannediyor sanırım. Tabii bu onurun bahşedilmediği zavallılar ne yapsın, onlar da kendilerine ünlü bir kurban seçip “Beni taciz etti” diye iftira atıyorlar ki namları yürüsün.

“Hasan Ali Toptaş’ın bile linç edildiği bu Twitter çukurunda elbette bizim belamızı z...ler. Burası Twitter; her ünlü, yarı ünlü, mahalli ünlü linci tadacaktır, o yüzden direnmeyelim, zevk almaya bakalım”. Bu tweet’i atan bir yazar mesela. Ali Lidar. Daha sonra Hasan Ali Toptaş söylenenleri kabul edip özür diledikten sonra yani sildi yazdıklarını ama “Twitter çöplüğü” işte, o öyle geri alınamıyor pek. Ne olmuş, kitaplarını sevdiği bir yazara bunu yakıştıramamış. Ama tanımadığı bir kadına hatta içindeki linç endişesine bakılırsa pek çok kadına - durup dururken “Ben taciz edildim” diye birine iftira atmayı yakıştırıyor belli ki.

Hasan Ali Toptaş ile ilgili anılarını paylaşanlar arasında yazar Pelin Buzluk da vardı ve daha sonra Hürriyet’ten Ece Çelik’e 2011 yılında yaşadığı şeyin cinsel taciz de değil saldırı olduğunu, yazarın kendisini fiziksel olarak zorladığını anlatıyordu. Kendisini banyoya kapatıp “Özür dilerim ama istemiyorum” diyen evet, özür dileyen! - Pelin Buzluk, “O zaman neden bu elbiseyi giydin?” diyerek onu geri kafalı olmakla suçlayan Toptaş olmuş. Hayır bari şu elbise klişesi olmasaydı.

Haberin Devamı

Pelin Buzluk bunu eşine bile anlatamıyor, karşısındaki kişi hiçbir şey olmamış gibi onunla iletişimi sürdürmeye çalışıyor. Evet, sizin tacizi ifşa ederek prim yapmaya çalışmakla suçladığınız kadınlar bunu böyle yaşıyor. Ta ki işte biri fitili ateşleyene kadar.

Önceki gün ateşlenen fitilin yaktığı ateş de gitgide büyüyor. Yazar Hasan Ali Toptaş “İnsan eril failliğin ne olduğunu anlayana kadar karşı tarafta ne büyük yaralar açtığını bilmeden, fark etmeden, düşünmeden hatalar yapabiliyor” diye başlayan ilginç bir açıklama yaptı. Sanırım eril faillik akıl tutulması anlamına geliyor. “İstemiyorum” diyen kadın gerçekten istemiyordur işte, bunda anlamayacak ne var? Evet, bütün karizmanız, müthiş yaratıcılığınız, başyapıtlarınız, şanınız, şöhretiniz ve muteber kişiliğinize rağmen bu mümkün. Neyse, “Asıl ben taciz edildim” de diyebilirdi, buna da şükür. Şimdi diyor ki “Failliğin ne olduğunu bugün kadınlardan öğreniyoruz. Bilmeden, farkında olmadan yaptığım davranışlar nedeniyle kırdığım, üzdüğüm, yaraladığım bütün insanlardan samimiyetle özür diliyorum.”

Haberin Devamı

Kelime seçimleri böyle. Zarif. “Kırmak, üzmek, yaralamak.” En başta örnek bir erkek dayanışması sergileyen yazar Ali Lidar da özür dilerken benzer bir ifadeyi tercih etmiş. “Hata yaptım” demiş, “Bu paylaşımımla kalbini kırdığım, incittiğim tüm kadınlardan bütün samimiyetimle özür dilerim”. İlk kullandığı üsluptan eser yok. Ama bir haberim var: Kadınlar bu tür “erillikler” karşısında incinme, kırılma aşamasında değil epeydir. Kızıyoruz biz. Öfkeleniyoruz. Ve birbirimize destek oluyor, susmamak için cesaret veriyoruz. O yüzden türlü saldırılara maruz kalan ama susmayan Leyla Salinger’ın yazdığı gibi “Uykularınız kaçsın ben ne zaman ifşa edileceğim diye.”