"Tatil ile yaptırım sözcüklerini bir cümle içinde kullanın” deseler, insanın aklına mantıklı bir söz dizimi gelemez herhalde. Tatil, kişinin biçimine hür iradesiyle, en paşa gönül kriterlerine, bir de tabii bütçesine göre karar verdiği hak. Canı nereyi çekiyorsa, nerede huzur bulup dinlenebiliyorsa, dünyanın neresini merak ediyorsa ve parası nereye yetiyorsa oraya gider. “Yaptırım”ı bunu neresine uygulayabiliriz?
Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Başkan Yardımcısı Cemil Uğurlu’ya göre, tamamına. Değil mi ki turizmde bir kriz yaşanıyor, insanların tatillerini yurtiçinde geçirmeleri için ‘yaptırım’ uygulanmalıymış. Birtakım yasaklar ve vergi yükleriyle yurtdışına çıkış zorlaştırılmalıymış. “Yoksa” diyor, “Tatilci kimseyi dinlemez, alır bavulunu yurtdışına gider”.
Ama zaten tatil emir-komuta zinciriyle yerine getirilen bir yükümlülük değil ki. Tabii ki kimseyi dinlemeyecek. “Gitmiyorum bir yere, evde oturuyorum” diyeni de zorla uçağa koyup Belek’e mi yollayacağız mesela?
İç pazarın canlandırılması için çalışmalar yapılsın elbette, itirazım yok. Uğurlu’nun diğer önerisi, ünlü sanatçılara reklam yaptırmak, bu olabilir mesela. Belki işe yarar.
Ama her şeyden önce işletmelerin kendine çeki düzen vermesi, “Turizm sezonu üç ay, ne kazansak kârdır” diye insanları kazıklamaktan vazgeçip makul şartlar sunması, doğanın, denizin, tarihin, kültürün korunup görülmeye değer bir şeylerin yaşamasına izin verilmesi daha ‘özendirici’ olmaz mı? Dünyanın en güzel denizine, iklimine sahibiz. Niye insan tercih etmesin ki normalde?
Ama Bodrum’da üç gün geçireceği parayla bir Yunan adasında on beş gün krallar gibi tatil yapabilen insan neden dursun yurtiçinde? Bir lahmacuna 40 TL ödemek için mi, normalde halka ait olması gerekirken parsellenip 100 TL ayak bastı parası talep eden plajlarda denizin canına okuyan tekneler arasında yüzmek için mi? Önce bunları düzeltmeye ne dersiniz?
Hayır, biz hiçbirini yapmayalım. Çare ne? Tatilci bavulunu alıp istediği yere gidemesin. Oldu. Her şeyi yasakla halletmeye ne kadar alışmışız.
Sağduyu bu değil mi?
Bunun arkasında gizli niyetler, karanlık güçler, gizli gündemler aranacak tarafı yok. Halis mulis Artvinliler, 80 yıllık ömürlerini orada geçirmiş, çoluk çocuğunu orda büyütmüş, orada kocamış teyzeler, amcalar canlarını dişlerine takmış “Maden uğruna Cerattepe’yi yok etmeyin” diye feryat ediyorlar.
Yeni değil, 20 yıldır yapıyorlar bunu. Dillerinin döndüğü en saf sözcüklerle dile getiriyorlar dertlerini.
Biraz daha bilimsel tanımlar seçmek gerekirse, TEMA Vakfı’nın 2007- 2011 yılları arasında sürdürdüğü Kaçkar Dağları Sürdürülebilir Orman Kullanımı ve Koruma Projesi kapsamında özellikle dikkat çektiği bir bölge burası. Dünyada doğa korumada öncelikli en önemli 25 sıcak noktadan biri. Cerattepe, doğal yaşlı ormanları, çok sayıda endemik türü, zengin yaban hayatı, tabiat koruma alanları ve su varlığıyla ülkemizin en önemli doğa alanlarından biri. Ayrıca erozyon tehdidi var ve Artvin’in içme suyu da buradan sağlanıyor, bu durumda maden için kesilen ağaçlar afete yol açacak ve su kirlenecek.
Artvin Valiliği dün açıklama yapmış, halkı sağduyulu bir yaklaşıma davet ediyor. Bir halkın doğasına, toprağına, suyuna sahip çıkması zaten sağduyunun ta kendisi değil midir?
Savaşta doğan aşk
gzone.com.tr’de Irak Savaşı’nda birbirleriyle savaşırken âşık olan bir çiftin hikâyesi vardı.
Nayyef Hrebid, orduda tercümanlık yapan bir ABD vatandaşı. Betu Allami Iraklı bir asker. Savaş sırasında oluşturulan güvenli bölgede tanışıyorlar. Yıllar yılı mesafelerle sürdürüyorlar aşklarını ve en sonunda Kanada’da kavuşuyorlar.
KUOW Public Radio’ya anlatmışlar hikâyelerini. Bütün o kanın, şiddetin, ölümün arasında birbirlerini tanımaktan duydukları mutluluğu... Tek sorun, Irak’ta eşcinselliğin cezasının ölüm olması. Bu yüzden Betu Allami ailesinden haber bile alamıyor.
Bir tarafta savaşın içinden doğan bir sevgi, diğer tarafta insanı sadece kendisini ilgilendiren özel hayatı nedeniyle ölümle cezalandırmaya kalkan bir sistem. Ne güzel ki birincisi kazanmış. Bu da günün güzel haberi olsun.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024