Hemen herkesin doğup büyüdüğü yerle özel bir bağı vardır fakat bazı yerlerde bu dikkat çekici boyuta ulaşıyor. Adım atığım anda anladım ki Ünye böyle bir yer. Pek bir fikrim yoktu açıkçası hakkında, “Hekimoğlu” türküsünü biliyordum elbette, “Ünye – Fatsa bir oldu, baş edemedim” diyordu, Karadeniz’in en güzel sahil şeridine sahip olduğu söyleniyordu ve şu anda “Aşkın Dünkü Çocukları” adlı bir sinema filmine ev sahipliği yapmaktaydı. Bu ismin ne anlama geldiğini bile öğrenmek için Ünye’ye gitmem gerekiyormuş.
Yönetmenliğini Levent Onan’ın üstlendiği filmin yapımcısı A. Selim Tuncer, Ünyeli. Ve yine hızla öğreniyorum ki Ünyelilerin başka bir şehirde yaşasalar bile dönüp dönüp gelmek ve yaptıkları işlerle Ünye arasında bağ kurmak gibi bir ortak özellikleri var. Selim Tuncer daha önce yönetmenliğini Burak Yıldırım’ın üstlendiği bir Ünye tanıtım filmine imza atmış, şimdi de Ünye’nin pek çok kültürel özelliğini içinde barındıran bir sinema filmini hayata geçiriyor işte. Zengin bir oyuncu kadrosu var filmin; Uğur Yücel, Mehmet Özgür, Hülya Avşar, Derya Alabora, Derya Baykal, Yıldıray Şahinler, Atilla Şendil, Ali Düşenkalkar, Ümit Çırak, Yonca Şahinbaş, Mustafa Kırantepe, Meral Çetinkaya, Bilge Şen, Jessica May, Özlem Tokaslan ilk anda sayabildiklerim. Arada seksenli yılların Ünye’sine giden, fonda yarım kalmış bir aşkın izleri dururken bugüne dair sıcak arkadaşlık hikayeleri anlatan bir film, “Aşkın Dünkü Çocukları”. Peki kim bu çocuklar?
Ünye’de 23 Nisan’larda siyah önlüklü, beyaz saçlı 60’lık delikanlılara, bayrak taşıyan hanımefendilere rastlarsanız şaşırmıyorsunuz. Topaç çevirebilirler, bilye oynayabilirler, 19 Mayıs’larda kırmızı beyaz tişörtleriyle kortej oluşturabilirler. Ateş çemberinden geçenler, kule kuranlar, takla atanlar olabilir, onların adı ‘Elit Takım’. İşte bütün bu yetişkin çocuklar, ‘Ünye’nin Dünkü Çocukları’. Kendilerine Ocak ayında gösterime girecek filmde de rastlayacaksınız.
2012’de kurulmuş bir dernek bu ve Ünye’de gördüğünüz belli bir yaşın üzerinde neredeyse herkes bu derneğin üyesi / destekçisi. Amacını en genç üyelerden Serap Ersöz’den dinleyelim: “Amacımız çocukluğumuzda oynadığımız oyunları şimdiki çocuklara aktarmak, büyüklere de hatırlatmak. Her sınıftan, her görgüden, her aileden gelen insan var aramızda, karma bir grup. Politik görüşleri farklı, bütün partilerden insan var. Ve biz bütün bu ayrışmalara rağmen çocuk oyunlarıyla farklı bir birliktelik yakaladık. Ortak paydada buluşabileceğimizin göstergesi oldu bu dernek”.
Yine Ünye’nin Dünkü Çocukları’ndan Klinik Psikolog Prof. Dr. Ayşe Yalın 40 yıl sonra memlekete dönüp Ünye için çalışanlardan. Dernek bünyesinde bir sanat ve kültür komisyonu kurmuş, en büyük hedefi Ünye’yi ‘çocuklardan ilham alan’, ‘çocuk dostu’ bir kent hâline getirmek. Bir röportajında “Biz burada farklı kültürleri beraber yaşadık, bilmedik kim kimdir, hepimiz çocuktuk. Rum’u, Gürcüsü, Laz’ı, herkesin eli var üzerimde ve ben bunun için hepsine minnettarım. Keşke 1970’lerdeki gibi kalabilseydi Ünye” diyor.
Açıkçası bana başta tuhaf görünen her şey de yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyor. Ayrışmak için yüzlerce sebep bulup birleşecek hiçbir payda bulamadığımız şu tadı kaçmış yetişkinlik günlerinde çocukluğumuza dair en çok özlediğimiz bu değil mi? Mahallede bir sürü arkadaşın olur, ne ailesinin hangi partiye oy verdiğini bilirsin ne dinini ne mezhebini. Oyun oynarsın sadece.
Bilemiyorum tersinden, oyunlardan başlayarak oraya ulaşmak mümkün müdür, ama denemeye değer bence. En kötü ‘kocaman insan’ olarak bilye ve topaç oynamış olursun ki bu da hiç fena değil.