Acaba anne babalarımız, “Bu dünyaya çocuk getirilir mi, getirilmez mi?” diye uzun
Çünkü bu dünya aslında uzun yıllardır çok da yaşanası bir yer değil. Birine “Burası çok güzel gelsene” demeye bile tereddüt edersin, değil ki bütün sorumluluğu sana ait bir canlıyı dünyaya getirmek.
Ama işte atalarımız çok da ince eleyip sık dokumamış olacak ki buradayız ve değil gıda, su; hava bile hepimize yetmediğinden habire dünyanın akciğerlerinden yiyoruz. Bir yandan da kendimizi yiyoruz tabii: Bu dünyaya çocuk getirilir mi, getirilmez mi? tiyatro.İn’in çok konuşulan oyunu “Akciğer”, erkeğin bir gün İkea’nın ortasında pat diye çocuk konusunu ortaya atıvermesiyle kendilerini evladiyelik bir sorunun ortasında bulan bir çiftin gelgitlerini anlatıyor.
Bir yandan her insanın içinde olan ölümü yenme isteği ve buna çözüm olarak görülen soyunu devam ettirme, senden sonra da bir parçanın yaşamaya devam edeceğine inanma güdüsü, diğer yanda o parçanın yaşayacağı bir dünyanın kalmayabileceği endişesi. Hani “İleriki nesiller güzel günler görmeyebilir” gibi bir vesveseli öngörüden söz etmiyoruz, bu dünyanın sonunu bizzat kendi gözlerinizle görebilme olasılığı, tartışılan.
Buna rağmen bir bebek her şeyin çaresi olabilir mi? Daha çok kitap okusak, başkalarına daha faydalı kimseler olsak, doğaya iyi davransak, ağaç diksek, dünyaya bir insan daha getirmek bencil bir tercih olmaktan çıkar belki?
Soruları hatırlatıyor
İngiliz yazar Duncan MacMillan, çağımız insanının en büyük çelişkilerinden birini masaya yatırıyor, kara komedisi “Akciğer”de. Tabii terör gibi belalardan azade bir coğrafyanın, geçim derdi bilmeyen sınıfından, bu arkadaşlar. Sadece dünyaya olan sorumluluklarıyla doğal içgüdüleri arasında bir denge bulma derdindeler.
Beyaz bir şeritle çerçevelenmiş boş bir dikdörtgen alanda, kadınla erkeği alışverişte, yatakta, gece kulübünde; konuşurken, sevişirken, kavga ederken izliyor, hiçbir dekor ya da aksesuarın eksikliğini duymuyoruz. Bir andan diğerine, vedalaşmadan buluşmaya geçişler son derece doğal ve kendiliğinden akıyor. Bunda Mehmet Birkiye gibi deneyimli bir yönetmenin ve uzun süre aynı sahneyi paylaşmış iki yetenekli oyuncu; Nergis Öztürk ve Engin Hepileri arasındaki uyumun etkisi büyük tabii. Özellikle Nergis Öztürk, kadının o delilikle bilgelik arasında jet hızıyla gidip gelişini müthiş bir beceriyle aktarıyor. Neticede yepyeni ve hiç sorulmamış sorular sormuyor, ‘Akciğer’. Ama belki sürekli yeniden sorulması gerekenleri hatırlatıyor. Akciğerlerin toptan iflas etmesini beklemeden düşünülmesi gerekenleri.
‘Akciğer’ / tiyatro.in
Yazan: Duncan Macmillan,
Çeviren: Barış Arman, Yöneten: Mehmet Birkiye, Işık-Dekor tasarımı: Cem Yılmazer, Kostüm tasarımı: Şirin Dağtekin, Yapım Koordinatörü ve Yönetmen Yardımcısı: Zeynep Balkan, Oynayanlar: Nergis Öztürk, Engin Hepileri
10 parmağında 10 marifet
Öyle bir sahne insanı var ki karşımızda, ışıkların altında göründüğü anda bir daha gözünüzü ondan alamıyorsunuz. Yılmaz Sütçü’den söz ediyorum, bu yıl Afife’de Haldun Dormen Özel Ödülü’nü alan ‘Hedwig ve Angry Inch’ müzikalinde trans şarkıcı Hedwig’i oynayan oyuncudan. İyi oyuncu, iyi şarkıcı, iyi çevirmen ve söz yazarı. On parmağında on marifet.
John Cameron Mitchell’in 1998 yılında yazıp sahnelediği müzikal, hayali rock yıldızı olmak ve diğer yarısını bulmak olan Doğu Berlinli Hansel’in, o ‘diğer yarı’ uğruna geçirdiği başarısız cinsiyet değiştirme operasyonuyla altüst olan hayatını anlatıyor.
Adını Hedwig olarak değiştirip Amerika’ya kaçan kahramanımız, aşktan bir darbe daha yiyor: Yoktan var ettiği genç şarkıcı Tommy, onun şarkılarına da el koyarak şöhret olurken, Hedwig’in payına Angry Inch adlı grubuyla onu gölge gibi izlemek düşüyor. Şimdi de işte İstanbul turnesindeler.
Kazan Dairesi büyesinde seyirciyle buluşan oyunun Türkçe çevirisi ve şarkı sözleri Yılmaz Sütçü’ye, rejisi Barış Arman’a ait. Türkiye’ye dair göndermeler, ince esprilerle eğlenceli ve cesur bir uyarlama olmuş. Zaman zaman gözünüzün yaşarmasına da, ikiyüzlü değer yargılarımızla yüzleşmeye de hazır olun.
Kaan Bıyıkoğlu, Sinan Altıparmak, Eren Turgut ve Can Kalyoncu’dan oluşan Angry Inch orkestrasının canlı çaldığı müzikler şahane. Yılmaz Sütçü de Yitzhak
‘Hedwig ve Angry Inch’/ Kazan Dairesi
Yazan: John Cameron Mitchell, Çeviren: Yılmaz Sütçü, Yöneten: Barış Arman, Sahne Tasarımı: Cemal Yiğit Sütçü, Kostüm Tasarımı: Tanju Babacan, Dramaturji: Dilek Tekintaş, Koreografi: Didem Atasoy, Işık Tasarımı Önder Arık , Ses Tasarımı: Timuçin Aksuer, Oynayanlar: Yılmaz Sütçü, Ayşe Günyüz, Orkestra: Kaan Bıyıkoğlu, Sinan Altıparmak, Eren Turgut, Can Kalyoncu