İnsana lunaparkta koşturma duygusu veren bir albüm dinleme deneyimi yaşatıyor bir süredir, “Mücevher” bana. Cem Adrian’ın 20. yıl albümü. Hani dönme dolaba binersiniz aklınız balerinde kalır, gondoldayken çarpışan otomobiller için jetonunuz cebinizdedir, aynı anda hepsinde birden olmak istersiniz, nasıl yetişeceksiniz bilemezsiniz. Ya da ben öyleyim en azından. Olamaz, Zuhal Olcay “Siyah Beyaz”ı söylüyor derken gözüm “Hani Bazen”in Melis Sökmen yorumuna takılıyor, onu dinlerken Fatih Erkoç ve Kerem Görsev’in “İlk ve Son Kez”ine aklım gidiyor, Birsen Tezer’in “Bükülüyor Zaman”ını, Hüsnü Arkan’ın “Yalnız Adam”ını merak ediyorum. Aaa Murat Yılmazyıldırım da var. Seyyal Taner var “Salvatore”yi söyleyen… Ya da Meltem Taşkıran ile Sami Ertan Kızıltan, “Beni Hatırladın mı?” diyen. Ne kadar iyi anlatamam. Böyle telaşlı ve heyecanlı bir dinleyiş hali.
Başta Hürriyet’ten Sinem Vural’ın albümün basın toplantısında sorduğu “Bu albüm nasıl dinlenmeli?” sorusuna Cem Adrian’ın cevabını heyecanla okudum, belki bir formülü vardır diye. Fakat doğal olarak yok. Kendisi dinleyici olarak bir şarkıya takılıp defalarca dinlermiş, bunu da henüz hiç baştan sona dinlememiş. Kolay da değil, yaklaşık beş saatlik bir kayıttan söz ediyoruz. 80 şarkı var, 92 de sanatçı. Baştan başlayıp bir kere dinlemek iyi fikir, bunu hak eden bir albüm. Herkes kendi şarkılarını seçecektir aralarından. Sona doğru “Tüm Ölü Melekler İçin Bir Dakikalık Saygı Duruşu 2” var, birincisi “Siyah Bir Veda Öpücüğü” albümündeydi. Basbayağı sessizlik bu, takıldı, bozuldu sanmayın, durun nefes alın. Çünkü arkasından Ayten Alpman’ın son kaydı gelecek, nefesinizi kesecek: “Hani Bazen (Veda)”.
Bu albüme dair fazla bir şey söylemek de zor, dinleyin diyebilirim ancak. Çok kıymetli isimler, bir araya gelmez denecek isimler bir arada… Nükhet Duru, Ajda Pekkan, Redd, Ahmet Aslan, Gazapizm, Emel Sayın, Aylin Aslım, Selda Bağcan, Jehan Barbur, Gaye Su Akyol, Melek Mosso… Tek tek sadece isimleri bile saysam sığmayacak. Şiirler de var Haluk Bilginer’in, Selçuk Yöntem’in, Demet Akbağ’ın, Mustafa Alabora’nın, Okan Bayülgen’in ve başka değerli sanatçıların sesinden.
‘Tribute’ albümlerinin bizdeki miladı Bülent Ortaçgil için yapılan “Şarkılar Bir Oyundur” (Ada Müzik) ise “Mücevher” (Sony Müzik) de çıtayı alıp epey yükseğe çakmış durumda, onu söyleyebilirim. Bir de yine müjde olarak, Bülent Ortaçgil’in bu albümde “Bana Özel”i söylediğini.
Son kalan kalelerden biri
Bu yılın son Milliyet Sanat dergisinin kapağında Cem Adrian’ı göreceksiniz. Kendisi röportaj vermemesiyle bilinen biri, nedenini de anlatıyor dergide. Anlaşılacağı gibi bu kez verdi. ‘Sessizliğini bozmak için’ de özel olarak Milliyet Sanat’ı seçti. Röportajı yapan arkadaşımız Suzan Somalı Sönmez’e bu tercihin sebebini bütün ekibe gurur veren cümlelerle açıklıyor. “52 yıllık bir sanat dergisi olan Milliyet Sanat’a röportaj vermek istedim” diyor: “Türkiye’de artık sadece birkaç sağlam kale kaldı ve Milliyet Sanat bu kalelerden biri. (…) 20 yıl sonra bir şeyler söylemek istedim. Derdim, doğru insana anlatmaktı. Çünkü biz birbirimizi anlıyoruz; o kadar çok ortak noktamız var ki! Milliyet Sanat ile şu anda acılarımız, kaygılarımız aynı. Yapmaya çalışıp başaramadıklarımız, başarmaya çalıştıklarımız ve başarabileceklerimiz bile aynı. İşte bu yüzden, bu röportaj benim için çok anlamlı”.