Cidden merak ediyorum nasıl bir ruh hali bu, parktan geçerken bir heykel görüyorsun, bir kadın heykeli. Seni rahatsız ediyor. Estetik olmadığı için değil, yoksa memlekette çirkin heykelden yana sıkıntımız yok çok şükür. Hayır, sen bunun ahlaka aykırı olduğuna karar veriyorsun. Peki, bakma, çevir kafanı geç, değil mi? Evin değil orası neticede, halka açık bir yer. Ama yok, sana göre taştan yontulmuş bir heykelde bile görünmemesi gereken yerler var ve siyah boyayla boyayarak ‘bikini’ giydiriyorsun kadına. Yetmiyor, bir de kocaman harflerle “Edep yahu!” yazıyorsun üstüne. Buna hakkın olduğuna inanıyorsun.
Şehir, Ordu. Bu heykeli dört yıl önce belediye koymuş o parka. Bir kamu malı, neticede. Zarar vermenin cezası olmalı. En azından ödülü olmamalı.
Ama biz, her konuda halkın ne hissettiğini merak eden, ona göre karar alan hassas kişilerce yönetildiğimiz için, belediye çözümü heykelleri kaldırmakta bulmuş. Değil mi ki halk hassas bu konuda, biz de heykelleri onların fazla gözüne görünmeyecek bir yere taşırız. Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz’ın dediğine göre, “örfümüz, âdetimiz ve ahlaki duyarlılığımızı da dikkate almak suretiyle” yaparız bunu. Ceza heykele veriliyor, kısacası, onu tahrip edene değil. Tıpkı tacizcilere değil, onu “tahrik edene” verildiği gibi.
Ben sadece şunu hatırlatmak istiyorum naçizane: Anadolu topraklarının geleneğinde, kültüründe kadının doğurganlığına vurgu yapan heykeller var. Bütün haşmetiyle Kibele var, Kibele. Ne yapacağız, onları da mı bir bir giydireceğiz ya da gözlerden ıraklara kaldıracağız?
Bir varmış, bir yokmuş
“O bir radikal” reklamları ilk dönmeye başladığında daha mesleğinin başında bir gazeteciydim. Ne kadar heyecanlandığımı hatırlıyorum, meğer kısmette ilk çıkışına içeriden tanık olmak varmış. Ne yazık ki kapanışına da dışarıdan.
Pek az gazete bu kadar yeni ses - nefes getirmiştir diyeceğim, tabii söylediklerim kendi tanıklık dönemimle sınırlı olacak. O zaman diyeyim ki bir dönem iyi gazetecilik de, sıkı muhalefet de Radikal’den soruldu. Tuğrul Eryılmaz yönetimindeki (Benim de içinde bulunmaktan gurur duyduğum) Radikal İki, ciddi bir alternatif pazar eki, bütün yurda yayılan bir fikir platformuydu. Yeri doldurulamadı.
Aslında ‘kâğıdı tükendiğinde’ birçoğumuz için serüven sona ermişti ama biz yaşam destek ünitesinde geçirdiği günlerde de radikal.com.tr’yi eski günlerin ve tabii ki dostların hatırına takip ettik. Hâlâ iyi gazeteciler vardı orada ve iyi habercilik.
Ay sonunda Radikal’in fişini çekiyormuş, Doğan grubu. “Bazı şeyler kâr getirmese de yaşamalı” diyeceğim ama biliyorum, anlamı olmayacak, söz konusu piyasa koşulları ise, gerisi teferruat.
Yeni Twitter fenomeni
Yeni Twitter fenomenimiz belli oldu: Reza Zarrab hakkında 75 yıl hapis istemiyle iddianame hazırlayan New York savcısı Preet Bharara, birkaç saat içinde 7 binden 177 bine çıkan takipçi sayısıyla TT listesinin tepesinden inmiyor. Kendisine ilanı aşk edenler mi istersiniz, şiş kebap ya da lokum önerenler mi, Diyarbakır’a kadayıf yemeye davet edenler mi... Millet işi gücü bıraktı, Bharara’ya yazıyor.
Kendisi de boş değil bu sevgi seline karşı. “Şiş kebaba hayır demem ama işimi yaptığım için bu tür hediyeler kabul etmem doğru olmaz” gibi yanıtlar yazmayı ihmal etmiyor hayranlarına.
En son TT listesinin baş köşesine “SavcıBhararadanİsteğim” başlığıyla kurulmuştu. Görünüşe göre kendisi Türk milletinin yeni dilek ağacı. Adağı olan savcıya mesaj atıyor.