Ne zaman gündeme insanları çileden çıkaran; ‘toplum vicdanını rahatsız eden’ bir tecavüz, özellikle de bir çocuk istismarı haberi düşse, beraberinde kimyasal hadım ve hatta idam önerileri geliyor, biliyorsunuz. Böylelikle durumun ciddiyetinin altı çizilmiş, klavye başında galeyana gelen arkadaşlar coşma zemini yakalamış ve sakinleşmiş oluyor.
Bu sırada pek çok hukukçu ya da kadın derneği temsilcisi çözümün buralarda olmadığını, istismara yol açan koşulların ortadan kaldırılması gerektiğini söylüyor ve ekliyorlar: Aslında yasalarda bu suçlar için mevcut olan cezalar bir hayli ağır, yeter ki uygulansın. Yani mesele cezayı ağırlaştırmak değil, var olan cezayı suçluya verebilmek. Orada bilmediğimiz bir engele takılıyoruz.
Kaçımız takip ediyoruz, o ilk duyduğumuzda “Sallandırmak lazım, hadım az gelir” diye ortalığın ayağa kalktığı adamlara ne oluyor sonra? Biz ağzımıza geleni söyleyip rahatlıyoruz, sonrasını biliyor muyuz?
Misal, Konya’nın Selçuklu lisesinde dokuz öğrenciye cinsel istismardan bir senedir tutuklu yargılanan matematik öğretmeni, 13 Nisan günü serbest bırakıldı. Dokuz ayrı çocuk aynı şikayette bulunuyor, hocaları tarafından öpüldüklerini, ısırıldıklarını ve ellendiklerini anlatıyorlar, hoca müdüre “yanlış anlaşıldım” diyor. Baba şefkatiymiş hep onlar. Daha sonra mahkemede toptan reddediyor iddiaları, “Ben de kız babasıyım. İddia edilen eylemlerde hiç bulunmadım. Öğrencilerin yönlendirilerek bu şekilde bir ifade verdiklerini düşünüyorum. Bana iftira atmış olabilirler” diyor ve şu an serbest.
Yasalarımızda hadım olmadığı için değil, mahkeme dokuz çocuğun ifadesini “sanık üzerine atılı suç” diye nitelendirip tutukluluğun en son başvurulması gereken güvenlik tedbiri olduğuna karar verdiği için.
Bilmiyorum, asıl neyin değişmesi gerektiği konusunu bir örnekle açıklamış olduk mu? Sonra gel de çocukların kendilerine yapılanı korkmadan, çekinmeden çıkıp söylemelerini bekle.
Müjde, pembe otopark
Neyi pembeye boyayıp kadınlara ayıracağımızı şaşırmış durumdayız. Pembe otobüs uygulamasının öncüsü Kahramanmaraş Belediyesi gene bir atak yapıp pembe otopark icat etmiş. Yeni açtığı 1500 araç kapasiteli bir otoparkın zemin katındaki 55 araçlık bölümü “kadınlara ait” ilan edip erkeklerin park etmesini yasaklamış. CNN Türk’e konuşan iki kadın sürücü hallerinden çok memnun olduklarını söylüyorlar, “Yukarılara çıkmaları gerekmiyormuş bayan olarak”. Mikrofon uzatılan bir erkek sürücü ise “Benim de annem var, kız kardeşim var, rahatladılar” şeklinde ifade ediyor memnuniyetini.
“Neden rahatsızlardı?” diye sormuyor belli ki. Oraya gelip arabasını park edip işine gücüne gidecek olan kadın neden yan arabanın sürücüsünün cinsiyetiyle ilgileniyor? Neden erkekler bulundukları her ortamı ‘rahatsız edici’ hale getiriyor olmayı bu kadar doğallıkla kabulleniyorlar?
Ayrıca kadının yanında bir erkek varsa onu kapıda mı indiriyor? Sonra neden 1500 araçlık yerin 55’i kadınlar için? Ve sağa sola ‘pembe sınırlar’ çizip içine kadınları hapsetmenin sonu yok mu?