“Ne olacak efendim, dilimize böyle yerleşmiş, ne zararı var?” Herhangi bir söz için “cinsiyetçi” dediğinde genel olarak karşılaştığın tepki bu oluyor. Halbuki ne zararı olduğunu her gün örneklerle görüyoruz. Kadınların hayatın her alanında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığının bire bir karşılıklarını kullandığımız dilde bulmak mümkün.
İlle argodan, küfürden söz etmiyorum -ki o alanda zaten durum içler acısı bir işi övmek için kullandığımız “adam gibi”, “adamakıllı” gibi tanımlardan başlıyor iş. “Erkek sözü” vermekten, “büyüyüp adam olmaktan”... Bir işi iyi yapmanın, başarılı olmanın, güvenilir olmanın yolunun erkek olmaktan geçtiği bilgisi bu masum görünüşlü tanımlarla gelip oturuyor zihnimize. Zararı en hafifinden bu.
Medyanın, gazetelerin, televizyon dizilerinin, reklamların kullandığı dil o nedenle bu derece hayati önem taşıyor ve bu nedenle bu alana el atan tüm kurum ve kuruluşlar takdiri hak ediyor. Akıntıya karşı kürek çekmeyi, genel kabullere karşı çıkmayı, bir de üstüne “başka işiniz yok mu?”larla uğraşmayı göze alıyorlar çünkü. Geliştirdikleri teknolojiyle televizyon dizilerindeki cinsiyetçi söylemleri filtreden geçirip üzerine “kırmızı çizgi” çeken Vodafone gibi.
Bu hafta İstanbullu Gelin ve Erkenci Kuş dizilerini izleyenler görmüştür, bölüm aralarında dizilerin senaristleri konuşma yaparak uygulamayı açıkladılar. Bölüm senaryoları kırmızı çizgi teknolojisinin radarından geçirilmiş, cinsiyetçi cümlelerin üstü çizilmiş, yerlerine yenileri kurulmuştu. İzleyici de uygulamanın bir parçası olabilecek, kendisini rahatsız eden söylemlere rastladığında “kırmızıçizgi” etiketiyle paylaşabilecekti. Gerçi izleyici bu hakkını daha ziyade çekim gücü, fatura gibi konulardaki şikâyetlerini yazmak için kullanmış ama bu da bir başlangıçtır. Böyle böyle dilimizden başlayarak hayatımızı bir parça temizleyebiliriz belki.
Bodrum sokaklarında direklere tutturulmuş hayvan maketleri zuhur etti bir zamandır. Tatlı bakışlarıyla gözünüzün içine bakan bir köpecik, yanında da bir QR kodu. Eğer merak edip okutursanız, hikâyesini öğrenebiliyorsunuz. Şu veya bu sebeple -yeni kız arkadaşın tüy alerjisi de var sebepler arasında, kısırlaştırılmadığı için sokak köpeğinden hamile kalıp “cins olmayan” yavrular doğurma “suçu” da- ömürlük yoldaşları belleyip sevdikleri sahipleri tarafından terk edilmiş köpekler bunlar. Çoğu para verilerek pet shop’lardan alınmış, bir zaman el bebek gül bebek bakılırken “unutulmuş” köpekler.
Bodrum Belediyesi, Bodrum Hayvan Hakları Derneği ve Toprak Ajans tarafından hayata geçirilen sosyal sorumluluk projesi, Torba Barınağı’nda bulunan bu hayvanları hatırlatmayı amaçlıyor. Belki bir vicdan sahibinin hikâyelerini duyup içlerinden birini evlat edinmesini. Hiç değilse bir daha kimsenin hayatı boyunca yanında olmayacağı bir hayvanı sorumsuzca almamasını sağlamayı.
Son olarak, yakın zamanda Gümüşlük’te 10 arkadaşıyla birlikte zehirlenerek öldürülen güzel kızımız Mobilya, namıdiğer Şımarık- güle oynaya dolaştığı sahilde yerini aldı, maketiyle. Oradan geçen dostlarına gülümsemek, “Beni unutmayın” demek için. Umarım onu her gün görecek katillerinin huzurunu kaçırmak ve bir daha böyle bir vahşetin yaşanmamasını sağlamak için.