Bazı konular insan için turnusol kâğıdı gibi oluyor. Başkasının acısına nasıl yaklaştığın bunlardan biri. Onunla beraber üzülebilmek, acısını paylaşabilmek değil sözünü ettiğim, eninde sonunda ateş düştüğü yeri yakıyor, biliyorum. Empati zaten kullanıla kullanıla içi boşaltılmış, hükmü olmayan bir sözcük. Ama saygı, ne kadar gösterebiliyorsun, diyecek uygun bir şey bulamıyorsan saygılı bir sessizliği tercih ediyor musun? Çünkü neticede ölüm, kayıp, sevdiğin birini kaybetmenin acısı, bunlardan kimse muaf değil. Hepimiz biliyoruz, nasıl bir şey olduğunu. Hele hele evlat acısı, tahmin edilebilenin ötesinde bir acı olsa gerek ve biz pekâlâ bunu da biliyoruz, öyle değil mi? Yaşamasak da biliyoruz.
Canımız Hümeyra, muhteşem yetenekleri ve insanların hayatına tüy gibi dokunan zarafetiyle şu ülkenin şanslarından Hümeyra, oğlu Sadık Bigat’ı kaybetti. Kalp krizinden, son derece vakitsiz. Böylesi bir acıyı haber yaparken atılan başlık “Şarkıcı Hümeyra oğlundan günlerdir haber alamıyordu, cansız bedeniyle karşılaştı” olabilir mi? Bunu adı sanı bilinmedik magazin siteleri değil hatırı sayılır gazeteler yapıyor üstelik. Duyarsız, düşüncesiz, duygusuz, hayatta hiç kimseyi sevmemiş, sevdiği kimseyi kaybetmemiş biriysen bir ihtimal elin varır bunu yazmaya.
Kaldı ki “günlerdir haber alamıyordu” kısmı da yalan, daha akşam beraberler. Ne oluyor böyle bir yanlış bilgi eklediğinde, haber daha mı enteresan hale geliyor? Ölüm, evlat kaybı yeterince acı değil, bir de “çocuğundan günlerdir haber alamayıp rahat rahat oturuyordu” diye süslemek mi gerekiyor? En son dün görüştükleri bilgisi sonradan eklendi, peki alelacele o berbat metni yazmak, o beter başlığı atmak kimin fikriydi? Nasıl bu derece hoyrat olunabilir? Ne uğruna? Linkiniz iki kere fazla tıklansın diye. Değiyor mu bilmiyorum ki…
Can Yücel’e layık görülen dizeler
Gene bir 12 Ağustos geldi, Can Yücel’in ölüm yıldönümü ve sosyal medya şairi bir kez daha ona ait olmayan şiirlerle anmakta. Adı mı dile kolay geliyor, ne oluyor, neden bu bahtsızlık en çok onun payına düşüyor, gerçekten merak ediyorum. İki tane cümleyi alt alta koyan ki onlara dize demek çoğu zaman mümkün değil altına “Can Yücel” yazıp sürüyor piyasaya. Artık öyle bir noktaya geldi ki, sahte Can Yücel şiirleri gerçeklerinden çok daha fazla dolaşımda ve esasen onlar şiir bile değiller. Yeni kuşaklar muhtemelen didaktik, sağa sola “Uyanır uyanmaz fırlama yataktan” falan gibi saçma sapan direktifler veren bir yaşam koçu zannediyorlar Can Yücel’i.
Çok acıklı sahiden. “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi” gibi bir dize yazmış adama “Ülke bölünsün istiyorum; yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa. Onurlu, şerefli, üreten emekçi insanlar bir tarafa” gibi bir ‘şeyi’ (buna şiir adını vererek ve de) layık görebiliyorlar.
Prof. Dr. Semih Çelenk bu konuda inanılmaz bir mücadele veriyor yıllardır. Geçen sene, şairin yirminci ölüm yıl dönümünde yakaladığı sahte Can Yücel şiirlerinin sayısı 50’ye ulaşmıştı. Aralarında Datça’daki evinin sokak başında yazılı olan bile var. Sosyal meydanın en aktif belediyelerinden Datça Belediyesi dün “Bizim değil sevenlerinin eklediği bir şiirdir. Bugün müdahale edeceğiz” diye yanıt verdi. Nihayet. Peki acaba “sevenleri” neye dayanarak seviyordu? Dizelerine olmadığı açık.