Boşanmanın dünyadaki en mutluluk verici olay olmadığı konusunda hemfikiriz sanırım. Evet, “kimse boşanmak için evlenmez”, klişe deyişle.
Peki neden evlenir? Bunun cevabı kişiden kişiye değişse de aslında temelinde aynı sebep olmalı: Sevdiği için. Değil mi, mecbur olduğumuz için, öyle icap ettiği için, ailemiz olsun, çevremiz olsun, toplum olsun bizden bunu beklediği için, yaşımız geldiği ya da geçtiği için, yalnızlık Allah’a mahsus diye evlenilmez. Yani evlenilmemeli.
Evleniliyorsa da boşanma şaşırtıcı karşılanmamalı, hele “terör”den hiç sayılmamalı. Nereden çıktı bu “terör” meselesi? Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Süleyman Arslan’ın Uluslararası İnsan Hakları Sempozyumu öncesinde gazetecilere yaptığı açıklamadan. Milliyet’ten Kıvanç El’in haberiydi, boşanma sayılarını terör olarak niteliyordu Arslan. “Yıllık 500-600 bin evlilik, 130 bini aşan boşanma yaşanıyor” diyordu, “Bu ciddi huzursuzluk içinde olduğumuzu gösterir.
Bu aslında bir terördür, çocuk hakları ihlalidir. Bu, çocuklar sevgisiz büyüyor demektir.”
Sorumlu olarak aileleri eğittiğini iddia ettiği televizyonları gösteriyor, Aileyi Koruma ve Kadına Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nu hatırlatarak Aile Bakanlığı’nın göreve çağırıyordu.
Mesela ne oluyor, bu aileler televizyondan boşanma diye bir alternatif olduğunu gördükleri için mi parçalanıyorlar? Kadınlar “Aaa ben meğer mahkum değilmişim bu adamla oturmaya, başka bir hayat mümkünmüş” diye aydınlandığı için mahkemelere mi koşuyor? Aksi halde çile doldurur gibi dört duvar arasında oturacak ve o mutlu bir aile mi sayılacak? O çocuklar birbirini sevmeyen bir anne babanın yanında sevgiyle büyümüş mü olacak?
Peki gerçekten nasıl korunur aile? Bir zorunluluk olmaktan çıktığı zaman. Sen bir kere kız çocuklarını da erkek çocuklarını da iyi eğiteceksin, kendilerine yeten, özgüvenli bireyler olarak yetiştireceksin, kendisine bir koltuk değneği değil beraber yürümek için bir yol arkadaşı ararsa evlenecek.
“Doğacaksın, büyüyeceksin, evleneceksin” diye bir yaşam rotası koymayacaksın önüne, sevdiği mesleği yapacağı, kendisine amaçlar koyacağı, mutlu olmak için onları gerçekleştireceği bir hayatı olacak, sonra isterse o mutluluğu paylaşmak için çoğalmaya karar verecek. Ve tabii kendisine o yolda ket vurmayan, aksine yüreklendiren, elinden tutup destek olan birini bulursa, onu severse, onun tarafından sevilirse evlenecek. Şart diye değil, erkekse ailenin sorumluluğu kendisinde olduğu için, kadınsa gidecek başka yeri olmadığı için kalmayacak o evin içinde, istediği ve mutlu olduğu için duracak.
Böyle kurulan aile kolay kolay dağılmaz işte. Televizyonda ne izlettirirsen izlettir, hayatından mutlu olan insanı hangi dizi yoldan çıkaracak? Belki yılda 600 bin evlilik olmaz, olmasın da zaten ama 130 bin boşanma da olmaz. Gene de oluyorsa, iki yetişkin insan artık birlikte olmak istemediğine karar verdiği içindir, çocuklarını da ayrı ayrı sevmeye devam ederler, terör değildir o, medeni bir ayrılıktır.
Asıl terör iki tane alakasız insanın sırf evlenmek lazım diye, aileleri öyle uygun gördüğü için kurmak zorunda kaldıkları “yuvada” bir ömrü tüketmeye mahkûm olması.