Kült TV dizisinin temalarından yola çıkan ‘absürt bilim kaygı komedi’ oyunu ‘Alacakaranlık Kuşağı’, seyirciyi tekinsiz bir coğrafyada çok eğlenceli bir yolculuğa çıkarıyor.
“İnsanoğlunun bildiği bu boyutun ötesinde başka bir boyut daha vardır. Uzay kadar sonsuz ve sonsuzluk kadar zamansız bir boyut...”
Eğer bu girişi duyar duymaz aklınız “Işık ve gölgenin, mantıkla deliliğin, bilim ve kaygının kesişme noktası”na gidiyor, kulaklarınızda Rod Serling’e ait tema müziği çalmaya başlıyorsa, siz de korka korka, kendinize bunun bir dizi olduğunu hatırlata hatırlata “Alacakaranlık Kuşağı” (Twilight Zone)na müptela olanlardansınız, hoş geldiniz. Taşra Kabare’de tam bizler için bir oyun var: ‘Absürt bilim kaygı komedi’ “Alacakaranlık Kuşağı”.
Yönetmen Oğuz Utku Güneş’in 1959 yapımı kült TV dizisinin sinema tarihinde bilim kurgu - gizem türündeki birçok filme ilham kaynağı olmuş temalarından yola çıkarak Ayşegül Tekin, Çağdaş Tekin ile birlikte yazdığı oyun, beş oyuncunun on yedi ayrı karakteri canlandırdığı bağımsız -ya da pamuk ipliğiyle birbirine bağlı- dört bölümden oluşuyor.
Masum bir eğlenceydi
Salonda yerlerimizi aldıktan sonra tüyler ürperten, gizemli bir sesten açılış anonsunu dinliyor;
“Kadim çağlarda Orfeus biricik aşkını diriltmek için ölüler ülkesinin arşınladı.
Dante kaybettiği sevgilisi Beatrice’yi bulmak için cehennemim dibine kadar gitti.
Küçük Prens’e rahat batmıştı.
Sizse masum bir eğlence için tiyatroya gelmiştiniz.
Oysa biletinizi kestirdiğiniz an, alacakaranlığın tekinsiz coğrafyasına geçiş yaptınız.”
Ve “açıklanamaz olayları izlemek için” arkamıza yaslanıyoruz.
İlk oyun, bir telefon kulübesinde başlıyor. ‘Vıcık vıcık’ âşık Roger, kendisine hiç yüz vermeyen Melina’yı arayıp durmakta. Sürekli reddedilen adamın sefilliğinden illallah diyen ‘Host’, duruma müdahale ediyor. Roger’a ‘vıcıklaştırıcı’ iksirle Melina’nın aşkını kazanmasını sağlayacak doktorun adresini veriyor. Roger ‘alacakaranlığa’ geçiş yaparken, biz de doğal olmayan yollarla elde ettiğimiz bir aşkla ne kadar mutlu olabiliriz, onu izliyoruz hep birlikte.
Huzur kaçıran kutu
İkinci oyunun adı “Kutu” ve serinin en meşhur temalarından birini temel alıyor: Tek bir düğmeye basarak çok zengin olma imkânı eline verilse, karşılığında bir insan ölecek olsa ne yaparsın? Hiç tanımadığın bir insan ama. Yoksul genç çiftimiz Norma ile Arthur bu soruyla baş etmeye çalışırken seyirci koltuğundaki bizlere de bir huzursuzluk basıyor ufaktan. Ama zaten kimse bize sonsuz bir huzur ve güven ortamı vaat etmemişti. Alacakaranlıktayız ve gene oyundan bir alıntıyla; “Hiçbir acı alacakaranlık vakti vicdanınız kadar azap vermez.”
Geçiyoruz en ‘güvende’ olduğumuz yere; anne babamızın evindeki sıcak yatağımıza. Yakınımızdakilerin sonsuz sevgilerinden, bizden asla vazgeçmeyeceklerinden emin olmanın huzuruyla uyuduğumuz uykumuzdan tamamı zifiri karanlıkta, oyuncuların ellerindeki fenerlerle oynanan “Kurumsal Aile” oyunuyla uyandırılıyoruz. Sahiden çok komik ve bir o kadar acımasız bir oyun, kahkahayla gülerken ağlayası geliyor insanın.
Kadim sorular
Ve final oyunu “Kaçış” ile gelen kadim sorular silsilesi: Aslında kimim ben? Bir senaryonun içinde miyim? Beni buraya kim yazdı? Bu ağzımdan çıkan cümleler bana mı ait, beni biri mi konuşturuyor? Neyse ki inanılmaz tempolu, deli gibi koşturmalı bir bölüm de oturup dertli dertli düşünmeye fırsatınız kalmıyor takip etmeye çalışmaktan ve gülmekten.
Işık kararıyor, gerçeğe dönüp saatinize bakıyorsunuz ki 110 dakika geçmiş. En çok “Örümcek Kadının Öpücüğü”yle dikkat çeken, bu yıl Eskişehir Şehir Tiyatroları’nda başarılı bir “39 Basamak” rejisine imza atan oyuncu - yönetmen Oğuz Utku Güneş ve birlikte gerçek bir ‘ekip’ oluşturduğu arkadaşlarıyla çıktığınız seyahat, size zamanı unutturacak kadar baş döndürücü ve eğlenceli.
Metin, sinema, tiyatro ve çizgi roman tarihine, ayrıca günümüz popüler kültürüne göndermelerle dolu, son derece zengin bir metin. Reji, beş oyuncudan on yedi karakter yaratırken akışı bir an boşluğa düşürmeyecek kadar ince hesaplanmış ve dinamik. Karakterden karaktere adeta ‘uçan’ beş oyuncu; Çağdaş Tekin, Melina Özprodomos, Cemal Toktaş, Ayşegül Tekin, Oğuz Utku Güneş, birbirinden iyi. Zaten çarkın dişlilerinden biri aksasa çalışmaz o makine. Ayşe Ayter’in ışık, Ceren Yılmaz’ın sahne, Hilal Polat’ın kostüm tasarımıyla da atmosfer başarıyla tamamlanıyor.
Sahiden seyirciyi alıp başka bir boyuta götüren, orada hem geren hem merak ettiren hem güldüren bir oyun, ‘Alacakaranlık Kuşağı’. Her perşembe Taşra Kabare’de, bence kaçırmayın.
‘ALACAKARANLIK KUŞAĞI’
- Yöneten: Oğuz Utku Güneş
- Yazar ekibi: Oğuz Utku Güneş, Ayşegül Tekin, Çağdaş Tekin
- Yönetmen yardımcısı: Ayşegül Tekin
- Reji asistanı: Özlem Alpözü n Işık tasarımı: Ayşe Ayter n Kostüm tasarımı: Hilal Polat
- Sahne tasarımı: Ceren Yılmaz
- Ses tasarımı: Batuhan Oğuz
- Afiş tasarımı: Tevfik Soyyiğit
- Oynayanlar: Çağdaş Tekin, Melina Özprodomos, Cemal Toktaş, Ayşegül Tekin, Oğuz Utku Güneş, Özlem Alpözü