Craft Tiyatro’nun yeni oyunu ‘Killology’, adını taşıdığı acımasız bilgisayar oyununun yollarını kesiştirdiği üç insanın hikâyesini anlatıyor.
Yıllar önce çalıştığım bir yerde bilgisayar oyunlarıyla haşır neşir bir ekip vardı, 30’una merdiven dayamış kocaman adamların birine kızdıklarında öfkeyle yerlerinde zıp zıp zıplayıp bağırdıklarını hayretle izlediğimi, bunu da sonunda o oyunlara bağladığımı hatırlıyorum. Hani mümkün olsa üç kere ateş edip, “Geber, geber, geber” diye haykıracaklar.
O yüzden birçok çocuğun hayatına mal olan Mavi Balina dehşet verici ama şaşırtıcı değil. Yaşı kemale ermiş insanlar için bile gerçek hayatla oyun arasındaki sınır çok keskin değilken çocuklar ve ergenler için nasıl olsun?
Öldürme oyunu
‘Killology’, tamamen öldürme üzerine kurulu bir bilgisayar oyunu. Ama öyle çek silahı, ateş et şeklinde değil; ne kadar acılı ve yaratıcı öldürme biçimleri icat edersen, o kadar puan alıyorsun. Bu alandaki hayal gücün kadar başarılısın oyunda. Üstelik kurbanın acı çeker, bağırır, yalvarırken gözlerini ekrandan kaçırdığın anda puan kaybediyorsun. Yaptığın şeyle yüzleşmen gerekiyor yani. Tam da bu nedenle, yaratıcısı Paul’a göre geliştirdiği oyunda ahlaki olmayan hiçbir yan yok. O nasıl kendisini paraya boğan icadıyla gurur duyuyorsa, oyunu oynayan kişinin de bulduğu işkence metotlarıyla övünmesi gerektiği kanaatinde. Herkes yaptığının sorumluluğunu alıyor, özetle. Olaylar bilgisayardan çıkıp gerçek hayata sıçrayana kadar...
Davey, annesinin tek başına büyütmeye çalıştığı bir yeni yetme. Sokakların tehlikelerle dolu olduğunu annesine söyleyemediği için, bunu söyleyecek bir babası da olmadığı için o tehlikelerin içine savunmasızca dalmak zorunda kalıyor. Ne köpeği Maisie’yi korumayı başarabiliyor ne kendisini.
Bir babası yok dedik ama aslında var; oğluna tek hayrı köpeği Maisie’yi hediye etmek olan, o gün bugündür ortalıkta görünmeyen bir baba; Alan. Sevmiyor mu oğlunu, çok seviyor. Uzaktan ve herhangi bir sorumluluk almadan.
Kanıksanan şiddet
Craft Tiyatro’nun yeni oyunu ‘Killology’, adını taşıdığı acımasız bilgisayar oyununun bir şekilde yollarını kesiştirdiği bu üç insanın hikâyesini anlatıyor. Bir yandan televizyon ekranlarından, bilgisayarlardan, cep telefonlarından üzerimize saçıldıkça kanıksadığımız şiddetin boyutlarını önümüze sererken, bir yandan da babasız büyüyen bir oğul, oğluna sahip çıkamayan bir baba ve babasına olan öfkesinden o şeytani oyunu icat eden kayıp bir genç üzerinden baba - oğul ilişkilerini didikliyor. Gary Owen’ın yazdığı, İbrahim Çiçek’in dinamik rejisiyle izlediğimiz ‘Killology’, sert ve sarsıcı bir oyun, her şeyden önce. Işığından müziğine her detayın incelikle tasarlandığı distopik bir dünya var, sahne üzerinde. İçiniz daha oyun başlamadan üşümeye başlıyor bu soğukluk, yalnızlık ve bunlardan filizlenecek şiddet karşısında. Sonrası da aynı ürperticilikte devam ediyor.
Müthiş performanslar
Öte yandan, fazlasıyla uzun bir oyun, tam hikâyenin doruk noktasında gelen arayla beraber 130 dakika ve bunun hissedilmediğini söyleyemeyeceğim. Aslında durum şu: ‘Killology’ son dönemde pek çok örneğini izlediğimiz, üç birbirinden ayrı karakterin seyirciye dönüp kendi hikâyelerini anlattığı metinlerden biri daha. Bu şekilde biz seyirci olarak 130 dakika üç adet tek kişilik performans izlemiş oluyoruz. Evet, müthiş performanslar; üç oyuncu da gerçekten çok iyi ama oyunun en keyifli bölümü Güven Murat Akpınar’ın canlandırdığı Alan ile Serkan Altunorak’ın canlandırdığı Paul’un yüzleştiği, iki oyuncunun enerjisinin çarpıştığı sahne. Diğerlerini oynamak zevkli olabilir ama izlemek her zaman kolay olmuyor.
‘Killology’nin üç şahane oyuncusu ayrı bir alkışı hak ediyor: Dizilerden tanıyıp ilk kez tiyatro sahnesinde izlediğimiz Ozan Dolunay, bir yeni yetmenin vücut dilini yakalamakta çok başarılı. Güven Murat Akpınar her zamanki abartısız, sade oyunculuğuyla seyirciyi karakterine sonuna kadar inandırıyor. (Bir parantez; Enis Arıkan da Craft’ta oynuyor, keşke ikisinden ‘Garaj’ı yeniden izleyebilsek.) Ve Serkan Altunorak, o kötücül karakteri o derece ustalıkla ve keyfini çıkararak oynuyor ki gözünüzü alamıyorsunuz. Hele hele direk dansı yaparken!
‘KILLOLOGY’
CRAFT TİYATRO
- Yazan: Gary Owen - Yöneten: İbrahim Çiçek - Çeviren: Hira Tekindor - Dekor - ışık tasarımı: Kerem Çetinel - Graffiti: Doğukan Oraklı - Ses - efekt - müzik: Ömer Sarıgedik - Koreografi: Yağmur Su Alparslan - Hareket: Göksun Büyükkahraman - Fotoğraf: Şevval Balkan - Oynayanlar: Güven Murat Akpınar, Ozan Dolunay, Serkan Altunorak.