Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Hayatında ateşe dokunmuşsan ne kadar canını yaktığını bilirsin. Bu insanlar 1. Dünya Savaşı’nı biliyorlar, 2. Dünya Savaşı’nı biliyorlar, ateşe iki defa dokunmuşlar. ‘Bunlar da bizim gibi ateşe dokunmak zorunda kaldılar. Onları kurtarmamız, gelin bizim ülkemizde kalın, bir daha ateşe değmeyin’ demeleri gerekmez mi?”

Bu soruyu soran Muntazar, 16 yaşında. Irak’tan yüzde 1’lik hayatta kalma şansına tutunarak Almanya’ya geleli dört yıl olmuş. Kendisi okula, kardeşleri anaokuluna gidebildiği, anneleri çalışabildiği için mutlu. Ama bir gün “Hadi buraya kadar, Irak’a dönüyorsunuz” diyecekler diye çok korkuyor. Bu filmde yer almak isteme sebebi onları ülkelerinde istemeyen insanlara neden geldiklerini anlatmak. “Para ya da tatil ya da eğlence için değil. Savaş yüzünden”. Bir çocuğun tatil ya da eğlence peşinde olmadığını büyüklere anlatmak zorunda kaldığı bir dünya.

Haberin Devamı

Aynı şey Said-Ahmet için de geçerli. 24 yaşında, İran doğumlu. Afganistanlı ama ülkesi hakkında bir şey bilmiyor. Bitmeyen bir savaş içinde olduğu dışında. Altı yıldır Almanya’da, “Sakin bir normal bir hayat için” diyor, “Geceleri uyuyabilmek için. Para için değil.” 18 yaşındaki Afganistanlı Zahra da aynı. Babası, kız kardeşi ölmüş, o yaşamak istiyor. “Özgür bir insan gibi”.

Bu üç akıllı, duyarlı ve cesur genç insanın hikâyesini Nürnberg 26. Türkiye Almanya Film Festivali’nde Mahmut Tali Öngören anısına verilen insan hakları ödülünü alan “Don’t Stop Motion / Durma, Hep Hareket Et” filmiyle öğrendim. Franziska Bausch-Moser ve Niels Bauder’in bu çok çarpıcı filminde üç genç, tehlikeli Avrupa’ya kaçış maceralarını ve oradaki hayatlarını anlatıyor, bunu da özel olarak üretilmiş bebekler, kartonlar ve stop-motion tekniğiyle yapıyorlar. Defalarca yıkılan hayallerini iskambil kuleler ya da domino taşlarıyla ifade ediyorlar söz gelimi.

Hayretle “Neden geldiler?” diye sorduğumuz, “Neden dönmüyorlar” merak ettiğimiz her an için bir cevabı olan bir film, “Don’t Stop Motion”. Muntazar’ın “Kamera önünde güçlü görünmeye çalıştım ama içimden ağlıyorum” deyişini herkes görse keşke. O inanıyor ki gerçekten onları dinleyen birinin, tabii hâlâ bir kalbi varsa düşüncesinin değişmemesine imkân yok. Umarım kısa zamanda Türkiye’den de izlenebileceği bir platforma ve daha çok izleyiciye ulaşır.

Haberin Devamı

Ödül gecesine damga vuran mesajlar

Ön yargıları, ayrımcılığı sinema yoluyla kırmak gibi bir amacı da olan 26. Almanya Türkiye Film Festivali’nin kapanış gecesi, ödül alan ve veren sanatçıların barış, insan hakları ve demokrasi özlemine dair mesajlarına sahne oldu.

Festivalin Onur Ödülü sunduğu Perihan Savaş ödülünü “Ülkemde şiddet gören, tacize uğrayan, ne yazık ki çoğunluğunu kaybettiğimiz kadınlar adına alıyorum” cümleleriyle ve kadınların erkeklerle yan yana, öldürülmeden, onurlarıyla yaşayacakları güne olan inancıyla alırken En İyi Film ödüllü “Okul Tıraşı”nın yönetmeni Ferit Karahan “Okul Tıraşı savaşın mağduru çocukların hikâyesi. Bu kıymetli ödülü Kobane’den Kiev’e bütün savaş mağduru çocuklara adıyorum” dedi.

Ateşe dokunanların ortak hikâyesi

“Don’t Stop Motion”a ödülünü vermek üzere sahneye çıkan Barış Atay insan hakları ödülünün önemine dikkat çekti; “Sinemanın sadece bir seyirlik olmadığını, insan hakları mücadelesi adına ileriye dönük kanıt bırakacak çok önemli bir enstrüman olduğunu da anlatıyor bize. Umarım verilen mücadeleleri, tarihe not düşen filmler sayesinde ileride çok daha iyi kavrayacağız”.

Haberin Devamı

Kısa film yarışmasında üçüncü olan “Stiletto”nun yönetmeni Can Merdan Doğan ise “Biz toplumsal cinsiyet kategorileriyle ilgili bir soru sorduk; bir nesne bizim kim olduğumuzu tanımlayabilir miydi? Cevap sanırım hayır. İnanıyorum ki biz kimliklerden, ülkelerden ve sınırlardan daha fazlayız. Umarım bir gün sınırların olmadığı bir dünyada yaşarız” dedi.

Ödüller kimlere gitti?

Nürnberg’de En İyi Film ödülünü “Okul Tıraşı” alırken En İyi Yönetmen “Çatlak” ile Fikret Reyhan’ın oldu. En İyi Kadın Oyuncu ödülünü “Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı” ile Berlin Film Festivali’nin “En İyi Oyuncu”su Meltem Kaptan aldı. Seyirci ödülünü de alan filmin bu yıl İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi olacağını ve hem Meltem Kaptan’ın hem de gerçek Rabiye Kurnaz’ın İstanbul’a geleceğini belirtelim. Nürnberg’in en iyi erkek oyuncusu “Nasipse Adayız” ile Ercan Kesal olurken en iyi kısa film de Serhat Karaaslan’ın çok konuşulan “Suçlular”ı idi. Geçen yıl İstanbul Festivali’nde de birinci seçilen filmi, bu festivalde Cinemania bölümünde izleyebileceğiz.