Herhalde kimse 87. Akademi Ödülleri'nin verildiği sabahı o şekilde hayal etmemişti. En fazla "Yine gönlümüzün istediğine gitmedi Oscar" gibisinden bir gündeme hazırlamıştım ben kendimi, "Will Smith'in tokadını gördün mü?"ye asla değil. Gelin görün ki hepimizin artık çok iyi bildiği üzere sunucu Chris Rock "saçkıran" türü bir hastalık nedeniyle saçları dökülmüş olan Jada Pinkett Smith'e yönelik gayet tatsız ve hiç de komik olmayan bir şaka yapmış ("Jada, seni GI Jane 2'de izlemek için sabırsızlanıyorum") Smith de onun kocası sıfatıyla bir anda sahneye fırlayıp Rock'a bir tokat aşketmişti. Chris Rock'ın bunu dalgaya alarak geçiştirme çabalarını da oturduğu yerden haykırdığı "Karımın ağzını adına alma" küfürlü cümleleriyle bertaraf etmişti. Şov bununla bitmedi, kısa süre sonra sahneye bu kez Oscar ödülünü almaya çıkan Will Smith'i gözyaşları içerisinde "Ama bir sorun, neden vurdum" deyip özür dilerken izledik. O gerekçe de bizler için çok tanıdıktı: Çünkü seviyordu. Çünkü aşk insana aptalca şeyler yaptırırdı.
Buradan sonra yaşadığımız bölünme sahiden enteresan. Çünkü ummadığım kişileri Will Smith'i alkışlarken görüyorum. Çünkü insan karısını korumak için her şeyi yapardı, çünkü o da hak etmişti, Will'in eline koluna sağlıktı, şakanın tadını kaçırırsan tokadı yerdin, zaten şaka komik değildi, adam da kötü komedyendi, vesaire. Beğenmediğimiz şakaları savcılığa şikâyet etme alışkanlığımız malum da, kötü komedyenleri dövme konusunda bu derece toplumsal uzlaşı içinde olduğumuzu bilmiyordum.
Gelelim aşkın insana -genellikle erkek insana- yaptırdığı "aptalca" şeylere. Buradaki zaaf gerekçesinin "Öldürdüm çünkü çok seviyordum" ile aynı olduğunu hepimiz görüyoruz bence. Ama şakanın çirkinliği konusunda dayakçı adamla aynı fikirde olunca "Alt tarafı bir tokat" oluveriyor atılan. Şiddetin her koşulda şiddet olduğu ve hoş görülemeyeceği, işi oyunculuk olan bir insanın beğenmediği şakaya karşılık gelecek bir laf üretme seçeneğinin bulunduğu falan göz ardı ediliveriyor. Tıpkı bizim gibi düşünmeyenlerin "ifade özgürlüğü"nü savunmaya pek gönüllü olmadığımız gibi, şiddete karşı çıkışımızın da istisnaları var.
Bu arada bir erkek hadsiz şakasıyla, diğer erkek kontrolsüz tepkisiyle dikkatleri üzerinde toplarken orada bütün bunların odağında olma halini talep ve muhtemelen tercih de etmemiş bir kadın vardı. Biz de zaten yine onu değil erkekleri "anlamaya çalışmayı" tercih ettik. Hatta tam Will Smith'i "namusuna laf edenin ağzını kıran" adam olarak alkışlamaktayken devreye giren "Yalnız bir dakika, onlar açık evlilik yaşıyormuş, bizim toplumumuzun anlayacağı değerler değil bunlar" argümanı da muhtemelen dönüp onun karısı, berikinin şaka objesi olmadan önce bir aktris olan Jada Pinkett Smith'i vuracak. Hem açık evlilik yaşa, hem kaş göz yaparak adamı tokat atmaya azmettir, hem iki erkeği birbirine düşür. Olacak iş mi?
Biz ve Onlar
Okurları kapaklarda yer alan 50. yıl logosunun farkındadır, dergimiz Milliyet Sanat 50. yaşını kutluyor. Bir sanat dergisinin bu koşullarda 50 yıl ayakta kalmasının ne demek olduğunu anlatarak satırları doldurmak istemem, 50. yıl etkinliklerinin ilkinden söz etmek, niyetim. Derginin son sayfasındaki “Onlar” köşesinde her birini kesip çerçeveletmek istediğimiz çizimleri yer alan illüstratör Tülay Palaz’ın o çizimlerden oluşan sergisi Artweeks@Akaretler’de açıldı ve 10 Nisan’a kadar sürecek. “Onlar”da her ay bir sanatçıyı, yol arkadaşı ya da ilham kaynağı olan hayvanlarla birlikte (Virginia Woolf ve köpeği, Audrey Hepburn ve Bambi gibi) çiziyor Tülay Palaz. Akaretler Sıraevler’in 11, 15, 17, 19, 37-39, 55 ve B 2/2-3-4 numaralı binalarında ziyaretçilerini bekleyen serginin gelirinin bir kısmı sokak hayvanları yararına Başka Bir Hayat Diliyorum Derneği’ne bağışlanıyor.