Sofokles’in intikam temalı tragedyası ‘Elektra’, Işıl Kasapoğlu rejisiyle İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinde.
Aşk, ihanet, intikam, cinayet ve akla gelebilecek her türlü melanet, insanlık tarihiyle yaşıt olduğundan Antik Yunan tragedyaları da bütün bunları bol miktarda içinde barındırarak dünün ve bugünün karanlığına ışık tutmaya devam ediyorlar. Hani neden eskimiyorlar, bundan eskimiyorlar. Bir “Elektra”, hiçbir zaman “Şimdi zamanı mı?” dedirtmiyor. Hep zamanı.
Elektra’nın babası, Troya Savaşı’nın muzaffer kumandanı Agamemnon, karısı Klytaimnestra tarafından öldürülmüştür. Elektra, annesini ve “kutsal evlilik yatağını kirlettiği” aşığı Egistos’u asla affetmemekte, onları yönetimindeki sarayda mutsuz bir esaret hayatı sürdürmekte ve güvenliği için küçükken uzaklara gönderilen kardeşi Orestes’in yurda dönüp babalarının intikamını alacağı günü beklemektedir. Sonunda Orestes döner dönmesine ama bir vazo içindeki külleriyle. Tabii acaba bu küller sahiden onun mudur?
Sadakat ve saygıyla
Sofokles’in en ünlü tragedyalarından ‘Elektra’, aynı metni 10 yıl önce İzmir DT’de de sahneleyen usta yönetmen Işıl Kasapoğlu’nun rejisiyle bu kez İstanbul Devlet Tiyatroları sahnelerinde. Ve tam da kendisinden bekleneceği gibi metne tam bir sadakat ve saygıyla, olabilecek en sade, en yalın şekilde. Birkaç küçük aksesuvar dışında bembeyaz, boş bir sahne, o beyazlığı sahnenin duygusunun rengine boyayan ışık, bir de ışıl ışıl sesiyle seyirciyi başka âlemlere taşıyan kontrtenor Nuri Harun Ateş’in sesi, Alper Maral’ın müziği.
Ağırlık oyuncularda
Bunların dışında iş ağırlıklı olarak oyunculara düşüyor ki özellikle Elektra’yı oynayan Özlem Öçalmaz saçının telinden tırnağının ucuna kadar bütün öfkesi, acısı, nefretiyle tek kişilik intikam timine dönüşmüş durumda. Lalada Fikret Urucu bulunduğu sahneye anında dinamizm katan çok renkli bir oyuncu. Klytaimnestra’da Kübra Tektaş da oyunun dikkat çeken isimlerinden biri. Orestes’i oynayan Uzay Gökhan Irmak’ın ise konuşmalarını duymak, anlamak pek mümkün olmuyor.
‘Elektra’ arasız olarak 1 saat 50 dakika sürüyor. 120 dakikaya yayılan televizyon dizilerinin o bir türlü sadede gelemeyip uzun uzun bakışan, “Ha gayret, söyleyebilirsin” dedirten karakterlerinin atalarını izlemeye de hazırlıklı olmakta fayda var.
İSTANBUL DEVLET TİYATROLARI
- Yazan: Sofokles
- Çeviren: Zeynep Avcı
- Yöneten: Işıl Kasapoğlu
- Dekor tasarımı: Hakan Dündar
- Kostüm tasarımı: Nalan Alaylı
- Işık tasarımı: Cem Yılmazer
- Müzik: Alper Maral
- Dramaturg: Onur Erbilen
- Oynayanlar: Fikret Urucu, Özlem Öçalmaz, Uzay Gökhan Irmak, Kübra Tektaş, Tolga Pancaroğlu, Melisa Akman
- Kontrtenor: Nuri Harun Ateş
İyon’un özgür kızları
Antik Yunan’a uzanmışken, Aisykhylos’un 2500 yıl önce yazdığı ve dünyanın en eski oyunlarından biri olan ‘Yakaranlar’ da DasDas’ta 8 Mart’ta perde açtı. Bunun bir anlamı var; çünkü metin, kendilerine dayatılan düzene baş kaldırıp bir tekneyle Mısır’dan Argos devletine kaçan 50 kadının hikâyesini anlatıyor.
Bir özelliği daha var; Aysun Şişik’in çevirdiği, Mert Fırat, Volkan Yosunlu, Didem Balçın ve Arif Pişkin tarafından sahnelenen oyunda Hayal Köseoğlu ve Edip Tepeli gibi profesyonel oyuncular dışında 44 amatör oyuncu rol alıyor. Kimi kabin memuru, kimi hakem, bir kısmı Ataşehir’den komşu, belediyede çalışanlar var, yani DasDas’ta basbayağı mahallelinin de katılımıyla tiyatro yapılıyor. Hal böyle olunca bize de yüksek performans beklentisine girmeden sahnedeki bu müthiş ruhun tadını çıkarmak ve gelirinin bir kısmı İhtiyaç Haritası’na aktarılan oyuna destek olmak düşüyor. “Bizler İyon’un özgür kızları / İndireceğiz gökyüzünden aşkı” diyen genç, pırıl pırıl yüzlerdeki ışık yeter. Erkeklerin düzeninden kaçarken gene erkeklerden medet umuyor olmaları artık başka bir yazının konusu olsun. Vedat Yıldırım - Metehan Dada imzalı müzikler bir harika, müzikal direktör Masis Aram Gözbek, sahnede müzikleri Zeynep Oktar, Tarık Aslan ve Boran Mert icra ediyor.