Dün sosyal medyadaki anne paylaşımlarına baktım uzun uzun. Özel günler böyle geçiyor artık, Instagram’da. Bunun annesi hayatta ya da sağlıklı olmayan çocuklar, çocuğunu kaybetmiş anneler için nasıl bir üzüntü kaynağı olduğunu düşünmeyi
bir başka güne bırakalım, biz bugünün kutlamalarına dönelim.
Ne yapıyor insanlar, annelerinin en güzel fotoğraflarını paylaşıyorlar, onu onore etmek, güzel sözlerle anmak istiyorlar. Ama genel vurgu hep “cefakâr”lık hep “fedakârlık üstüne. Hayatta en kıymetlimiz olduğunu söylediğimiz annemizi tam da en mutlu etmek istediğimiz günde ona yakıştırdığımız sıfatlar bunlar. “Cefakâr anam, fedakâr anam”.
Annem ne harika bir hayat sürdü, gezdi, eğlendi, sefa sürdü, yok. Çok başarılı bir uçak mühendisiydi, üstün zekâlı bir fizikçiydi diye de övünmüyoruz annelerimizle pek. Onun takdir edilecek özellikleri hep bizim için yaptıkları. Bizim ve muhtemelen erkek olduğu için pek çok sorumluluktan azade olarak dünyaya gelen babamız için. Yoktan var eden, saçını süpürge eden, kahrımızı çeken, evi çekip çeviren, yemeyip yediren, giymeyip giydiren... Böyle bir şey anne. Hayata bunun için gelmiş adeta. Cefa çekip fedakârlık yapmak, kendi isteklerinden feragat etmek, bir de bütün bunlardan mutlu olmak için.
Sizce de bu işte bir terslik yok mu? Tabii ki bunların takdir edilmeyecek özellikler olduğunu iddia etmiyorum. Bencil olalım, bir tek kendimizi düşünelim değil, kastım. Üstelik annelik evet, bir takım fedakârlıklar isteyen bir şey. Babalık gibi aslında. Dünyaya kendisi bunu talep etmemiş bir canlı getirmeye karar veriyorsan elbette onun iyiliğini, sağlığını, eğitimini, geleceğini düşünmek zorundasın.
Ama bu anne dediğimiz varlık aynı zamanda bir insan ya, onun da kendine göre özlemleri, hayalleri, umutları var. Elbette çocuklarının mutluluğuyla mutlu olur ama onun da kendine ait sevinçleri var. Vardı, yani mutlaka anne olmadan önce. Hepimizin vardır ya. Neden çocuk doğurdu diye vazgeçmesi gereksin? Babalar geçiyor mu, onlardan bu bekleniyor mu? Anneninki de bir kere gelinen bir hayat değil mi?
Bir Anneler Günü’nün ardından, kendi doğurmuş olsun olmasın bir çocuğa emek veren bütün kadınları kutlarken demek istiyorum ki, kutsamamız gereken, kadınların çocukları uğruna kendilerinden vazgeçmeleri olmamalı. Zannedilenin ya da iddia edilenin aksine annelik değil, bir kadını bütünleyen şey. Tam tersi, kendi isteklerini gerçekleştiren; erkeklerle eşit eğitim ve çalışma şartlarına sahip olan, idealindeki mesleği yapan, zekâsının, yeteneklerinin, potansiyelinin hakkını vererek bir hayat kuran kadındır tam olan.
İstiyorsa bunlarla beraber bir de çocuk sahibi olmayı seçer, bu da varlığına anlam ve değer katan bir diğer unsur olarak hayatında yerini alır. “Benim annem bizim için her şeyden vazgeçti” övünülecek bir şey değildir. Siz de kalan bütün hayatınızı o vazgeçtiklerinin açtığı boşluğu, yarattığı mutsuzluğu telafi etmeye adasanız yetmez sonra.