Dev kadrosuyla “Alice”, insanı bir buçuk saatliğine dünyadan koparıp sihirli ormanda gezdiren cinsten bir müzikal.
Çocukluğunda kendisini öperek uyandıracak prensi beklemesi öğretilmemiş kız çocuklarının kahramanıdır Alice. Pamuk Prenses’ten de Külkedisi’nden de -hele hele Rapunzel’den- çok daha eğlenceli bir hayatı vardır, çünkü mutfağında, kulübesinde, şatosunda oturmamış, tavşan deliğinden atlayıp kendisini maceranın kucağına atmıştır. Büyülü dünyasıyla her dönemde uyarlamaları yapılmış, sahneler de beyazperde de türlü türlü Alice görmüştür. Tıpkı bizim şu anda görmekte olduğumuz Alice müzikali gibi.
Zorlu PSM’nin büyük salonunda sahnelenen ilk yerli yapım müzikal olma özelliği taşıyan “Alice”, pek çok anlamda ilkleri bünyesinde buluşturan bir iş. Zorlu PSM, BKM ve ID İletişim yapım ortaklığı yaparak elini taşın altına koymuş bir kere. Gerçi böylesi ünlüler geçidi bir kadroyla bu “taşın” çok da kaldırılmayacak ağırlıkta olmadığını hesaplamak zor değil. Nitekim müzikalin biletleri satışa çıktığı anda tükendi.
Serdar Biliş gibi bir yönetmen, Beyhan Murphy gibi bir koreograf, Tuluğ Tırpan gibi bir müzisyen bir araya gelmiş sonra. Sırtını dayayıp rahat edeceğin türden bir yaratıcı kadro. Başta “Alice” rüyasının kurucularından Serenay Sarıkaya olmak üzere Ezgi Mola, Enis Arıkan, Şükrü Özyıldız, İbrahim Selim, Merve Dizdar’dan oluşan bir oyuncu ekibi. Perdelerini büyük tantanayla açmasına şaşırmamak gerek.
Yerli ve güncel
İsim saymayı bir yana bırakıp neler gördüğümü anlatmaya geçersem, önce şunu söylemek isterim ki, şayet “Alice Harikalar Diyarında Türkiye’de müzikal olarak sahnelenecek, yönetmen kim olmalı?” diye sorulsa herhalde aklıma gelen ilk isim Serdar Biliş olurdu. Oyuncusu ve öğrencisi Merve Dizdar’ın dediği gibi, onun “wonderland gibi kafasının” hakkını verecek cinsten bir metin, “Alice”. Pek çok işinde yaptığı gibi bunda da oyunu “bizden kılacak” bir uyarlamanın peşine düşmüş ve “Alice”i Aylin Alıveren ve Murat Uyurkulak gibi iki deneyimli yazarın ellerine teslim etmiş. Ortaya son derece taze bir sokak dili, güncel ama düzeyli esprilerle, yerinde göndermelerle bezeli, hoş bir modern masal çıkmış.
Bizim Alice ders çalışmak yerine ukulelesini tıngırdatmayı tercih ettiği için ha bire annesinden azar işitiyor, kızımız da teselliyi her zamane genci gibi internet dünyasında arıyor. Derken ekranda bir beyaz tavşan belirip ona “gel gel” yapıyor ve Alice kendisini önce bir metroda, ardından da Wonderland durağında buluyor. Onu önce korkularıyla yüzleştirip sonra büyütecek kedilerin, tırtılların, zamana sıkışmış şapkacıların, kötü kraliçe ve kralların diyarında.
Görsel şölen
“Alice” müzikali tam da şu içimizin bir dolu sebepten karardığı dönemde insanı bir buçuk saatliğine dünyadan koparıp sihirli ormanda gezdiren cinsten bir müzikal. Multimedya tasarımını ve uygulamayı üstlenen Illusionist on numara bir iş çıkartmış. Artık yurt dışında dev prodüksiyonlar izlediğimizde “Adamlar nasıl yapıyor?” diye ağlaşmamıza gerek kalmadı, hologramlarıyla, video mapping’leriyle ve de uçan, kaçan oyuncularıyla dört başı mamur bir illüzyon, bir görsel şölen var karşımızda. Tabii ki bu şölende Serdar Biliş’in “Savaş”, “12. Gece” ve “Martı”da da güç birliği yaptığı şahane sahne tasarımcısı Gamze Kuş’un, birbirinden göz alıcı kostümleriyle Ayşegül Alev’in ve ışık tasarımında bir marka olan Cem Yılmazer’in payı büyük.
Beyhan Murphy bir kısmı kurucusu olduğu MDT’den 23 dansçıyla “Alice”in bel kemiğini oluşturan koreografiye imza atmış. Tuluğ Tırpan’ın muhtelif türler arasında gezinen müzikleri şahane. Nil Karaibrahimgil de bu iş için bestelediği iki şarkıyla hikâyeye damgasını vuruyor. Özellikle Serenay Sarıkaya’nın küçük Alice Ecrin Su Çoban ile birlikte söylediği şarkı, kuşdili nakaratıyla bir harika. Hangimiz kuşdili konuşmadı ki çocukken, anlaşılmadığını zannederek? Şarkılar müzik direktörlüğünü Orçun Tekelioğlu’nun üstlendiği orkestra tarafından canlı seslendiriliyor sahnede.
Pişme zamanı lazım
Serenay Sarıkaya ilk sahne deneyiminde tecrübeli oyuncuların gölgesinde kalmıyor, bir kere hem iyi dans ediyor hem de çok güzel şarkı söylüyor. Başta gösterinin açılışını da yapan tavşanda -ve de kısacık sahnesiyle seyirciyi kırıp geçiren tırtılda- müthiş Enis Arıkan, kırmızı Vespa’sı, Elizabeth selamıyla görkemli bir giriş yapan Ezgi Mola ve bir kedi kadar elastik Merve Dizdar olmak üzere bütün oyuncu kadrosu izlemeye değer performanslar sergiliyorlar. Kralda İbrahim Selim, şapkacıda Şükrü Özyıldız var.
Peki, her şey şahane, “Alice” müzikali dört dörtlük mü? Zaman zaman bir tempo sorunu, kimi sahnelerde sarkmalar ve bir tutukluk hali olduğunu söylemek zorundayım. Serenay Sarıkaya sahiden şarkıları nefis söylüyor. Diğer oyuncular için her zaman aynı şeyi söylemek mümkün değil. Özellikle toplu söylenen şarkılarda sözler anlaşılmıyor. Bu kadar yetenekli oyuncuların zamanla rahatlayıp bu sorunu da aşacağından eminim ama demek ki böylesi dev bir işe hazırlanmak için bu kadar kısa süre ideal değil. Televizyon kısırlaşırken tiyatro sahneleri bir nefes alma alanı oldu diye seviniyorduk ama dizileri fabrikasyona çeviren “yetiştirme telaşının” sahneye de sirayet etmesinden korkarım. Bu kadar değerli insanın emeğine pişme zamanı tanımak lazım.
ALICE
Lewis Carroll’dan uyarlayanlar: Aylin Alıveren, Murat Uyurkulak
Yönetmen: Serdar Biliş
Müzik: Tuluğ Tırpan
Koreograf: Beyhan Murphy
Sahne tasarımı: Gamze Kuş
Kostüm tasarımı: Ayşegül Alev
Işık tasarımı: Cem Yılmazer
Yapımcı: BKM, ZORLU PSM, ID
Proje yapımcısı: Nisan Ceren Göknel
Yaratıcı yapımcı: Ayşe Barım
Multimedya tasarımı ve prodüksiyon: Illusionist
Oyuncular: Serenay Sarıkaya, Ezgi Mola, Enis Arıkan, Şükrü Özyıldız, İbrahim Selim, Merve Dizdar